İçki masalarında yapılan
Devrimler gibi yaşıyoruz artık
Üzüm suyunun
Alyuvarlarımızı örgütlediği akşamlarda
“Kurtuluş yakın” yazmasa da
Hiçbir şarabın etiketinde
Beynimden taşacak sandığım hayallerim
Kan kırmızı sesine boyandı
Kül olup gidecek birazdan
Hayallerimin masmavi ormanı
Kirli aynalarda
Ey aşk,
Yağlı bir ilmek olsaydın
Bir an bile düşünmeden
Takardım seni boğazıma.........................!
2006
Sen aşk emperyalizminin
En zayıf düşmüş sömürgesi;
Topraklarında yalancı bir gülümseme
Yabanın postal izi var yüreğinde
Birazdan bütün kızıllığını yağdıracak üzerimize gece
Yol kenarlarına yığılacak bütün yalnızlıklar
Sessizlik kılık değiştirip
En korkunç yüzüyle dikilecek karşımda
Şiir yazmak isteyeceğim belki
Ancak tükenmiş olacak kalemim
bitmedi daha
sarışın bir çocuğun
güneşin doğuşunu hayal ederken
okuduğu türkü…
bak inatla bunu söylüyor sana
alev yürekli bütün ozanları yurdunun
Bir kar tanesiyim bahçenizde
Görünmez ellerim
Hepiniz gibi kederlenir
Hepiniz gibi şarkılar söylerim...
Fark etmeseniz de hiçbiriniz
O gürültülü çokluğunuz içindeki
Beynimin sol yanı
Alıp başını gidecek nerdeyse bu şehirden
Damarlarımda kurumaya yüz tutmuşken o coşkun nehir
Hatırlat bana kendini
Ey göğsümü çatlatan heyecan
Hatırlat bana kendini
Bilincimi çaldılar,
Bir gece yarısıydı
Gözyaşımın sürekli içime akışı bundandır
Kalemin kağıtla sevişmesi
Ve toprağın yağmuru özlemesi hep bundandır
Her sonuç bir sebep yaratır kendine
Bilincim taş atılmış su gibi bulanık
Dalga dalga vuruyor kıyılarına şehrin
Olta atıyorum beynimin derinliklerine
Çırpınmıyor çektiğim hiçbir balık
Ölü bir denizin yalnızlığında
Şairler ölüyor şiirlerinin tam ortasında
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle