Gökyüzü
Beyaz bir kılıç gibi
Saplıyor öfkesini geceye
İnan ki küsmedim hiçbir maviye
En zayıf yerime saplamış olsa da bıçağını
Şiir gibi yaşamak isterdim ömrümü
Ne iş yaparsın diyene
'Sadece şairim
Ölürcesine sevmektir mesaim' diyebilmek.
Ömrüm boyunca
Nefes aldığım her an
Görülecek hesabım var daha bu şehirde
Ağlatanı ağlatmak
Kanatanı kanatmak için değil
İntikam almak için değil
Bütün şiirlerimi yazdığım şu koca şehirden
Bazen bir deniz olmak bile yetmiyor
Anlatmak için ruhumda kopan fırtınayı
Öyle zamanlarda.
Okyanus olsam keşke diyorum
Öyle zamanlarda
Terk ediyorum kendimi
Aynalarda bırakıyorum üzgün yüzümü
Yollarda bırakıyorum yorgun ayaklarımı
Dostun sıcak ellerinde bırakıyorum ellerimi
Sizi değil
Türkülerimi yazdın sen benim
Yasaklarımı değil
Sendin ellerimin sıcaklığında
Hiç bahar göremeyen kar taneleri gibi eriyen
Zulüm çökerken yasalarıyla
Karabasan gibi üzerime
Şu havada kafanın üzerinde
Sürekli durmadan dönüp duran
Leş kuşlarını gördün mü
İşte onlar, ta kendileri
Senin bir an önce düşmeni bekleyen kuşlar
İyi bak onlara
Yeryüzünün çağrıştırdığı bir şiirdir sevdan
Neşter vuruldukça
Kanaması duran tek yarası ömrümün.
Şehrin ışıkları çizerken resmini
Karanlık sulara
Şimdi yırtık bir kağıt parçasına düşen feryadım
Yalnızlığına yenilmektedir
Karanlık odalarda
Sorgularda mı yitirdik
O güzelim sevincimizi
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle