O aşk ki
Sonucunu düşünmeden bağlanmak bir imkansıza,
Görmezden gelmek eksik olanı
Ya da sevmek en az kendin kadar
Hiç bir zaman olmayanı
Bir gün
Yüzünde sebepsiz gülümseyişiyle
Şarkılar mırıldanarak yürüyen
Erken büyümüş bir çocuk görürsen karşında
Bil ki o benim…
Yine yorgun bir sabaha merhaba diyecek gözlerim
Cesur bir gecenin sabahına uyanacağım
Bitkin ve çaresiz
Oysa dün gece yine avcumun içinde sıkıp bunaltmıştım evreni
Öyle başı dik
Öyle yenilmez
Resimlerde
Karlar hiç erimiyor
Solmuyor çiçeklerin kırmızısı hiçbir mevsim
Hep taze kalıyor gülüşlerimiz
Ve terk edip gitmiyor bizi sevdiklerimiz
Sordu kadın:
-Sen ne zaman büyüyeceksin?
-Ölünce
Dedi adam...
Kanadı perde
Onun içindi kıpkırmızı gözükmesi belki.
O sabahlarda gelir bir gün
Dilinde dünyanın en güzel türküsüyle uyanacağın
Hiç bitmeyecek dediğin tüm geceler
Varır sabaha mutlaka
Enkazı kalkar çaresizliğin
Güzel yavrum,
Kaç güz geçti sana böyle seslenmeyeli
Kaç eylül
Parmaklarımın arasında
Ne olur isyansız bırakma gecemi
Aşksız bırakma
Bir ağaç gibi öylece durmak istemiyorum
Bir şeyler söyle bana
Kanım Kızılırmak gibi coşsun damarlarımda
Neredeydiniz?
Kül olup yağarken
Yanan bedenimiz
Kış günü kar yerine.
Katledilirken çocuk gülümseyişi
Yedi yaşında bir kız çocuğunun...
Görüş günlerinde
Adı hiç okunmayan
Bir mahkum çaresizliğinde geçiyor günlerim
Hani saçları bir kez okşanmadan
Kaybolan çocukluklar gibi.
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle