Eylül gelmiş memleketime
Darbe vurulmuş sevdalara
Yok edilmiş aşklar
Ezilmiş ayaklar altında insana dair ne varsa
Unutturmuşlar halkıma
Onuru, hürriyeti, eşitliği, insanlığı
Doğum:
İlk defa doğuşu güneşin
Büyümek:
Farkına varmak güneşin doğduğunun,
Umut:
Düşünmek doğacağını batan güneşin bir gün,
Sevdalanmak değildi istediğin
Çok doluydu yüreğin
Bölmek istedin sadece ikiye
Aynı yolları yürümek
Bastığı yerlere basmak
Güldüğü yerde gülmek
Tehlikeli şiirler yazıyorum yine sana
Dört bir yandan sıkıştırsalar da beynimi
Sınasalar da cehennem sıcağında
Barut fıçısı şu yüreğimi
Korkusuzca söyledim hep
Vazgeçtim beni ben yapan ne varsa
Bu şehir terk etmek için bir sebep yarattı bana en sonunda
Bu kapılardan geçemez oldu
Umutla beslendikçe o kocaman düş,
Çünkü gerçek o küçük dünyada yaşanıyordu hala
Fısılda yine
Kendi kendine sessizliğini
Sessizliğini ve sensizliğini...
Yalnızlığın sessizliğindir
Ve kimsesizliğin
Bütün köşe başlarında bekliyor aldanmışlık
Kayıp ümitler mezarlığıdır artık yeryüzü
Kurumuş çeşmenin suyu
Bir zamanlar hayatı yudumladığımız...
Kuşun uçuşuna aldandık
arızalı bir varlık şu insan dediğin
hep sınırlar koyuyor kendine
sonra da tutsaklıktan şikayet ediyor...
insanlardan kaçıp
yalnızlıktan şikayet ediyor
bir anlık mutluluk için
Öldürmeyin içimde şarkılar söyleyen
Aydınlık yüzlü çocuğu
Bir gülümseme bekliyor sizden sadece
Ömrünüzü değil
Belki karanlık bir boğazın sularına
Hangi yüzyılın ozanıydın sen
Sesin hala böyle gür çıkar
Sen miydin gökyüzünün sonsuzluğunda
Böyle özgürce gezinen
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle