Gidiyorum
Artık anmayın adımı bu şehirde
Yollarınızdan adımlarımı
Ve silerek duvarlarınızdan bütün şiirlerimi
Gidiyorum,
Farz edin hiç gelmedim bu şehre
Hüzün ektim mayın tarlalarına
Ağladım gizli gizli akşamlarda
Yok yere yitip giden bahar yüzlü çocuklarına.
Sürdüm yüzüme toprak kokan ellerini
Çatlamış teninde yurdumun kuraklığını gördüm.
Ben aşık olduğum zaman
Her an mevsimin adı değişecekmiş gibi olur
Daha gür akar Kütahya’nın pınarları
Yolları açılır uzak dağ köylerinin
Ben aşık olduğum zaman
Belki son anında gelecek aklına
En güzel dizeleri ömrünün
Ne bir kağıt olacak yanı başında
Ne bir kalem
O gün diyeceğim ki sana
Kim verebilir dönüşü olmayan bir yolculuğun tesellisini
Kim avutabilir söyle o ana yüreğini
Dindirebilir misin ağıdını eksik kalmanın
Toprak utanmaz mı gencecik bedeninden? Söyle
Ve neden bu kadar acımasızdır kader denilen! ..
Öyle adaletsiz ki
Şu hayat dedikleri oyun
Dönüp duruyor başımız acıların ekseninde
İnsanlar unutturdular bana
Kendilerine güvenebilmeyi
Sen, yüzünü hiç görmediğim
Gözlerinde sabahlamadığım
Hiçbir zaman hiçbir yerde.
Ellerinin sıcağında
Hayatımın bütün buzlarını eritemediğim
Gülüşünü gülüşüme ortak edemediğim.
Artık her günümüze
Bir acı sığdırabiliyor zaman
Ve her zamankinden fazla kanıyor şairler.
Zaman mı böylesine daralan
Yoksa acılarımız mı
Gün be gün çoğalan.
Hangi devrim var ki
Kessin öz kardeşinin boğazını
Ve dökülen kanla yazsın
Çorak toprağa
Barışın, demokrasinin adını...
Yarın çocuğuna bırakacak
Bir şeyin olsun
Bir şiirin olsun mesela
Görsün beynine sığmayıp taşan bir nehri
Güzel bir söz bırak mesela
Aklına gelsin umulmadık bir zamanda
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle