Ekimi içine sindiremeyen
Bir güneş yakıyor yolları
Bir yangından kaçar gibi geldiğim bu şehirde
Büyük şehirlerin
Gönülsüz kaçağıyım ben
Ardımda bana sarsıntısını bırakan
Dost olduğunuzu sanan
Yabancılarsınız hepiniz
Yalan arkadaşlık
Dediğiniz ne varsa
Uzak dağlar kadar
Gölgeyle güneş kadar
Bir başka kentin çocuklarıydı onlar
Başka zamanlarda yaşadılar
Başka zamanlarda dövüştüler
Olmadık zamanlarda türküler söylediler
Şiirler söylediler sabaha karşı
Dağ başlarında ateş yaktılar,
Kızıl alevler yakılırdı kenar mahallelerinde
Genç kızlar yasak rüyalar görürlerdi uykularında
Anneler saçını okşarlardı sakat çocuklarının,
Sokaklar daralırdı, yükselirdi barikatlar
Ve bu kocaman şehir küçülürdü durmadan
Biz büyürdük,
Rüzgardı o esen
Ben çekingen bir yaprak
O bir deli rüzgardı
Ben sararmıştım,
Bir sonbahardı
Bir bahar günüydü
Yasa dışı yaşanıyordu bütün aşklar
Saklı kalmış bir isyan taşıyordum beynimin kıyısında
Hüznün adı konmamıştı daha
Örgütlenmemişti hiçbir kelime
Gitmemişti otobüs
Bilmezsiniz ki
Ayak üstü şiirler yazdığımı şu köşe başında
Bilmezsiniz
Hangi şarkılarda ağladığımı sabahlara kadar
Hangi kızın gözyaşında kaybolduğumu geceleyin
Bilmezsiniz kaç kez seviştiğimi
Ergen düşler kurarken onbeşimde
Bir zamanlar darağacına çıkan yaşıtlarımdan
Haberim bile olmadan
Kırılgan adımlarımla bastım
Artık çocuk olmamanın
Çamurlu yollarına.
Hepsi bir kandırmaca
Duvarları delip geçen bakışlardaki sihir,
En sağlam duvarları yıkacak rüzgarları
Doğuracak olan en coşkun çağında
Koskoca bir evreni alıp avcunun içine
Her yanımda çelişkiler yumağı
Son model bir arabanın ısıtmalı koltuğunda
Devrim türküleri okumak kadar,
Ruhumuzu aldatmıştık oysa hepimiz
Çünkü gerçek savaşçıların payına düşen
Sadece acılardı
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle