Benim de sevinçlerim vardı bir zamanlar
Yüzümün kıyısında gülüşler bırakan
Tatlı heyecanlarım vardı
Uzandığında utangaç ellerim
Yarin titreyen ellerine
Bir oyunsa tüm bu bekleyişler
Bu giderek ıssızlaşan karanlık gece
Koynumda giderek ağırlaşan şu soğuk namlu
Bir oyunsa eğer tüm bu yaşanılanlar
Neden gözlerinde buğulanıp durur zaman
Ve neden dönmemek ihtimalinden bahseder şiirler
Ne haklılığı ideolojilerin
Ne de tartışmaları
O kalın gözlüklü adamların
Elli beş ekran televizyonlarda
Anlamı nedir
Neden korkuyorsunuz
Aydınlığımızdan
Bizim ışıklarımız çok mu parlak geldi size
Rahatsız mı etti karanlığa alışmış gözlerinizi
Böldü mü gecelerinizi
Kızıl güneşimizin
Ölümü yaşam diye sevdim sende
Siyahı beyaz diye
Zehiri şerbet diye içtim dudaklarından
Çoktan seçmeli yalnızlıklarımın karşısına seni koydum
Bana hep ucu açık kederler kaldı
gözlerimin içine bak çocuk.
düşürme omuzlarını durduk yere,
hiç vazgeçebilir mi insan yaşamaktan
ölüm var diyerek sonunda...
ağlamıyoruz çocuk,
Renkler çalarım hayatın özünden
Maviyi gökyüzünden
Yeşili ağaçtan,
İmgeler çalarım
Eşi benzeri olmayan
Nehir gözlerinden.
Öyle bir meret ki
Şu zaman denilen
Mutlu günlerim kadar hızlı
Ve kederli günlerim kadar yavaş.
Günler taştan duvar
Sana ağlamayı yasaklayamazlar
Susturamazlar sesini
Yasak bir türkü olsan da.
Hiçbir karanlık zaptedemez aydınlığı
Onun karanlığı aydınlattığı kadar,
Sana söz veriyorum
Kıyamete kalmayacak yenilmişliğim
Şiirce yaşamak
Seninle başlayacak sabahlar kadar güzel
Sensizliğin ülkesine sürgün etme ne olur beni
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle