Öyle anlar vardır ki neresinden başlarsanız başlayın anlatmaya fark etmez. Çünkü dili ayrı olsa bile tektir acının tarifi her yürekte...
On yaşlarında bir kız çocuğuydu televizyonun tozlu camından gözbebeklerime aksi düşen ve onun birkaç metre ötesinde Türk bayrağına sarılı bir tabutun içinde yatan yirmi yaşlarındaki abisi.
Hani sesler vardır bir ömür boyu silinmez kulaklarınızdan.
Seslenişler vardır kanar durmadan sol yanınızda, yaralarını bir ömür boyu sağaltamazsınız.
Yaşamak;
Güzel bir şiirin
Tadını bırakarak damaklarda
Söyleyerek utanmadan
Bildiğin en güzel sözleri aşka dair.
Bir gün sussa da şu bedenim
Yaşamaya devam edecek heyecanım
Beynim tavana vuracak yine
Söylenen gurbet türkülerinde
Sonsuza dek nefes almaya devam edecek sevdam
Dostum o kadar benziyoruz ki birbirimize
Onun için bütün bu kavgalarımız
Dostlarım o kadar benziyoruz ki birbirimize
Onun içindir bu dünyada bunca savaş
Bunca dökülen kan
Ve bu itişip kakışmalarımız
Hatırlamayacaksın belki yüzümü
Unuttuğun binlerce fotoğraf gibi
Okumadığın gibi sana yazdıklarımın
Tek bir satırını
Hiçbir kıvılcım bilmez ki
Cehennem olsan da
Bulur yine boğarım sıcaklığını
Kısılsa da sesim
Yine de söylerim ben bu türküyü
Onurunu satılığa çıkaranın
Adını anmaz dudaklarım
Bir oltanın ucuna takıp yüreğimi
Sallıyorum kederin kıyısından
Bütün balıkların
Başka sulara göç ettiği
Kimsesizlik denizine
Dev borulardan
En gerçek türküyü yaşamak
Onlara düştü
Bilemeden çocuk olmanın anlamını
Büyümeyi öğrettiler onlara
Mutluluktan paylarını almadan daha
Boğuldular acılar denizinde,
Bahaneydi bütün sözler
Kırılmalar bir bahar dalı gibi
Öfkeler, sevinçler
Tüm yaşananlar yalan
O şiir zaten yazılacaktı
Evet küçülüyorum karşınızda
Ama bilin ki beynim
Yüreğim değil...
Basitleşiyorum karşınızda
Konuşabileceğimi düşünürken
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle