Günlerden yirmi beş Aralık...
Işıl ışıl güzel bir gün...
Yaz günü gibi güneşli,
İlkbahar gibi ılık...
Ülkemin insanları gibi sıcak,
Memleketim gibi aydınlık...
Çıplak görünce göğünde güneşi
Kızardı birden dalında elmalar.
En kavi yerinden çatladı birden
Göğüne su taşıyan düz aynalar.
Dolaşır damarımda kandan nehir
Bugün gökyüzü al mı al
Üstünde bir hilal
Ak mı ak
Koynunda bir yıldız
Parlak mı parlak…
Bundan bin dört yüz kusur sene evvel,
Nebi, üstüne söz koydu İstanbul.
Bütün âlem; yedi iklim ,yedi düvel,
Güzelliğine göz koydu İstanbul.
“Onu fetheden ne güzel kumandan,
Babam,
Bugün babalar günü
Ama bir güne sığdıramam ki ben seni,
Dua ediyorum ben senin için
Sabah akşam.
Düşünceyi bir buzdan kalıba dondurdular,
Bir mahpus gibi zihnin içine kondurdular.
Çözülecektir bir gün bu kalıptaki buzlar,
Çözülen buzlarda boğulacak bu soysuzlar.
Bahar gelmiş de çiçekler açılmış,
Tepe,ova,bayır,dağ,taş rengarenk.
Gürül gürül sular… Yere saçılmış
Büyülüyor akışındaki ahenk.
Zümrüt gibi baksana dağlar taşlar!
Ben azgın denizlerin gemisiyim tuz kokarım
Yandı mı gözlerim bahar gözlerine bakarım.
Mutlu olur,huzur bulurum ben senin yanında
Beni çeken bir koku bir letâfet var kanında.
Geçti güz,geçti kar mûsikîsi,geldi bahar
Açtı bütün ihtişamiyle kır çiçekleri,
Her çiçekten gelen hoş bir mûsikî sesi var.
Çiçekten çiçeğe nasıl konuyor böcekler?
Nasıl da anlıyorlar güzelden, güzellikten?
Bak gülüm!
Hakkını helal et.
Bazen yastığın altında
Bazen de
Kapının arkasındadır ölüm.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!