Bu gece çok,çok mübarek beraat,
Edelim Kur’an’ı bolca kıraat.
Alalım sağdan beraatimizi ,
Her saniye her dakika her saat.
Uyumasın bu gece göz,kaş,kirpik,
Bir akşam vakti…
Önümde bir masa…
Masanın üstünde
Yeni demlenmiş bir çay…
Pırıl pırıl gökte yıldızlar…
Tepsi gibi bir de dolunay…
Merdiven basamağına takıldı ayaklarım,
Takılınca gözlerim kahverengi gözlerine.
Bir yağmur damlası gibi adını sayıklarım,
Bilemedim incir rüyası gibi olduğunu.
Kahve gözlerin gözlerimin belasıydı o gün
Nereden bileceksin merdiveni tırmanırken
Benim sokaklarda dinlenmekten yorulduğumu.
Sen orada güller içinde şen şakrak ve mutlu,
Benim her seher gül gibi sararıp solduğumu.
Elinde tahta kalemi ya da beyaz tebeşir,
Biz ödedik öteler için bedel,
Ne çıkar karşımıza çıksa ecel,
Bu dünyadan beklentisi olmayan,
Fani kullar için ölüm ne güzel !
Dünyaya aldananın hali harap,
Çiftedir gül yüzünde benler
Hayran olur yüzünü görenler
Bilenler bilir,bilsin bilmeyenler
Yanakların senin aldır sevdiğim.
Eksik olmaz yüce dağ başında kar
Gözlerimde titrek bir keder,bir elem
Kahve gözlerin bakarken gözlerime
Damla damla akarken yüreğime
Nasıl sabretsin buna kalem.
Gözlerin buram buram yayla çiçeği kokar
Ben mehmedim ağam
Çanakkale’de Seyyit Onbaşı
Antep’te Şahin Bey,
Maraş’ta Sütçü İmam…
Vay vay vay!
Ben doğdu doğalı
İncecik bir kar yağardı hep saçlarıma
Saçlarım bembeyaz,
Görünmüyor artık ufukta
Akdeniz kıyısında geçerken çocukluğum,
Alev gibi bir anne hasretiydi duyduğum.
Hisseder idim yüreğimde her an bir sızı
Gözümden akan yaşlar yanık,rengi kırmızı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!