Bin sekiz yüz seksen birde
Doğdun Selanik’te.
Hür havasını aldın yurdun.
Yirmi üç Nisan bin dokuz yüz yirmide
Millet meclisini açtın.
Toroslar gelinliğini giyerken,
Karlar sel olup ovaya inerken,
Herkes neşelenip gülüp oynarken,
Benim gözlerim hazin hazin ağlar!
Gelirken dağlarına evvel bahar,
Seni sevmek ,
Gül olmaksa gül olurum
Kül olmaksa kül olurum
Yanmaksa yanarım,
Kanmaksa kanarım.
Biliyorum,günahkârım,
Ben bir öğretmenim
Gözlerim çakmak çakmak
Tarihten ilham alarak
Daima ileriye bakarım,
Adın ile yazdım adını yüreğime
Bedenini değil,yüreğini sevdim
Canımı canına minnet bildim
Çarptın yüreğime merdiven başında
Diyemedim, gözlerim gözlerine erir bakınca
Ellerim ellerine dokununca dirilir
Bir şair,
Şunları söylüyor
Açlığa dair:
Açlık çoğunluktadır.
Hangi açlık?
Midesel açlık mı?
“Her canlı ölümü tadacaktır.”
Hüküm kesin ve herkesin başında;
Açılınca dünya kafesi
Bir anda uçar kuş
Duyulur ölümün çıtırdayan sesi
Ve verir kalbim son nefesi…
Öksüz kaldım annemden ben küçük yaşta
Fakir ve gariban bir adamdı babam.
Ne elde vardı ne üstte ne de başta,
Küçüktü evimiz, tek odalı bir dam.
Yaşarken zorlu hayatımızı günlük,
Can ki bu cânânı hep kendine giryân eder
Cânân ki bu cânı hep kendine hayrân eder.
Can kendisi dışında ararsa kendisini
Cânân ki ona merhamet etmez, uryân eder.
Hiç yalan söylemedi yâ Rab cân içre cânân
Göz gördü gönül sevdi onu kân içre cânân.
Zifir-i karanlık gecede ol yâr mâh idi,
Aşkından sararıp solmuş samân içre cânân
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!