Nereden bileceksin dedin ya bir zaman,
Ben sensizliğin her harfine dokundum o günden bu yana.
Rüzgârın yönü değişti, gül soldu,
Ama kalbim senin adında hâlâ ilkbahar sanıyor zamanı.
Biliyorsun, her gece dualarımda adınla başlar cümlelerim,
Kendimden geçtim, bulamadım beni,
Sordum kim bu diye,
Dediler mum gibi eriyip dondu yüreği.
Anlamaz onlar sebeb-i kederi,
Kalmadı mı artık soranı, seveni?
Bilemem yol uzun ve karanlık,
Geldi Ramazân, nur ile doldu cihân,
Rahmet-i Rahmân, âleme sundu ihsân.
Âşık-ı sâdık, secdeye erdi safâ,
Zikr ile coştu, nûra kesildi semâ.
Bir gün doğdu kalbimin en derin yerinde,
Ne mevsim vardı o an, ne vakit…
Sadece bir isim fısıldandı içimde,
Ve ben o ismin yankısında seni duydum.
O günden beri hiçbir sabah sıradan değil.
Sana sessizce yaklaştım,
Bir dağın gölgesinden geçer gibi,
Bir çiçeğin duasına konar gibi...
Sen bilmeden,
Ben seni kalbime alırken,
Rüzgârdan bir tül geçiyordu alnımdan.
Bir sessizlik var sayfaların arasında,
Her kelimeme dokunan ince bir bakış gibi.
Biliyorum, sen geliyorsun gizlice,
Şiirlerimin kıyısında duran bir yolcu gibi.
Her dizede senin adının yankısı var,
Seher vakti vardım şehre, ufuk nura boyandı,
Her taşında bir zikr vardı, gönlüm aşkla uyandı.
Bir ney sesi dolaşırken gönlüme ince ince,
Ruhum semaya kalkar, döner Hakk’ın dizince.
Mevlânâ dergâhında sessizlik dile gelir,
Ağaç dalları eğilmiş, bakıyor pür-hâleye,
Gök sefâ çekmiş, nazar kılmış o meh-işgâleye.
Aşk ile yanmış gönül, nûr olup düşmüş semâ,
Bir tecellîdir zuhur eyler bu âb-ı bâleye.
Geceye geç kaldı bir otobüs;
camlarında buğu, içimde yorgunluk.
bir adam indi — ben
bir şehrin unutulmuş duraklarından birinde,
ceket cebinde kırışmış bir bilet,
tarihi silik, gideceği yer: sen.
yağmur yeni dinmişti,
kaldırımlar kendi yansımasını siliyordu.
durak boştu;
bir bank,
ve üstünde ıslanmış bir hatıra.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!