azık ettim hasretimi
bucak bucak devirdim umudumu yarınlara
ağaçlara baktım ölmek istedim ayakta
devrimcidir hayat güneş devirir her gün geceyi
mısra aldım başaklardan öğrendim karşılıksız nasıl sevilir yağmur
ben bugün var yarın yoğum dedim
kahırlı yüzlerden çaldım beklemeyi
umudu çalmayı denemiştim bir kezinde de
tam köşeyi dönerken anili
sen sandığımdan...
kendimizden de bahsederiz birgün
yılbaşı
yıldızlar imasında dudaklarımın
dünya kendini unutmuş
sen benim küçük kedim hep aklımda
yapraklarını döktü mü çağla ağacı
gözlerimde biriken sarı sarı çilll çillll
kar gülüşü sıcaklığında bakarım yeni zamanlara
durgun denizlere bakıp gözlerin dalması sevmek
eşiğindeyim bu son rüzgarın
acı ot kokularıyla sessizleşiyor gündüz
sana yenilendim hep bu ana kadar
ilginç fikirler ürettim anılar ötesi
sana değil yeniğim sensizliğe...
ayrılığı seviyorum saadet abla
bana ve aşka talip o sür git güzellik
yenileni yok hüznün yeniden yaratılmışlıkta tutkuyla
anılar çay lekesi değil ki saadet abla kazıyıp gidesin
içimden geçenleri bir allah biliyor
sen misin unutmayı sevmeyen oysa ölmek sadece anılarda kalmak gibi
sana söyleyemediğim tek şey var
aramızda samanyoluna inat bir siyah
simsiyah uzun bir çöl
sana söyleyemediğim tek şey
söyleyerek yitirmektir işim
sense bir başkasın yitirdikçe çoğalan
sonrasızlığı sevmiştim
dudaklarından aldığım hızla
bulutlar yarım yamalak yamalarıydı
sorgusuz yaşam tüketmelerimin
sorguluyorum şimdi
sakar isyanlarımı...
keramet mi var ki ayrılıkta
ona varır her darmadağınlığın sonu
suçsuzluğun yol ayrımıdır o
ormanların yeşilliğini kanıksamakla
kanıksamamak arasında
masum masum akan sular gibi görünse de




-
Öztürk Acun
Tüm YorumlarBravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.