nereye sığınırım böyle gölgeli kimliksiz
gezdiğim şehirlerden neler topladım sana
sanırım adaklar adadım ağaçların kuşlarla sevişmesine
içim içime sığmıyor kuşluk vakti geleceğim
şehir kendi ışıklarına küsmüş olacak
güneş pörsümüş sarsak bulutlar sümsük
Eski Alışkanlık
eski bir alışkanlığımdı
esir düşmek
kirpiklerinin ucunu
öpmek isteyişime
sarı bir geceliğe benziyordu toprak
sıcak sımsıcak yemiş gözlü bir yazdı
yanıma yaklaştığını anlamadan
uzaklaştı umutlarının tazelenişi
acılarımdaki hep son defalıktan
toprak ilk defa soyundu ilk gençliğime
ayrılığımızla geldik boynumuz bükük
yağmurdan gayrısı yok derdimize çare
sensiz bir vapur eskiziyim
dudağındaki o titrek ürperti
denizimdi kan deryası
tınısında damarlarımda akan ırmağımın
sessiz bir vapur eskiziyim
esrik bir yağmuru paylaştık
sana seslenemedim
bir kolumda yalnızlık
bir kolumda sen/sizlik
kendimi bilmediğim bir yerdeyim
öyle acizim
kendimi sorguladım bakışlarının engizisyonunda
orta çağ karanlığı hikayende ben kürek mahkumu
gururlu meydan okumadır sana ulaşmak dürtüsü
çarmıhta isa hicrette muhammed mahkumluğunda ben
aşk
düşlerim yoruldu
beklemekten sesinin ince boyunlu kuğularını
içi çiçekli mektuplar yollarım saçlarının kumral haline
acılarımı sağaltıyor nasıl gelirse gelsin bakışların
ama bir tek bakışların
en küçüğü de
büyüğü de kan kırmızı
sensiz gecenin......
öğle güneşiyle çöken kabullenilmiş sessizlikte
ayağı sakat karıncayla konuştum sanki terli susamış
hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemiyorum sonsuz acunda
seni sevmenin yükümlülüğüyle atıyorum her adımımı...
duygularımı eritmeye çalışıyor sanki temmuz sıcağı




-
Öztürk Acun
Tüm YorumlarBravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.