hayata küs bir ağaç gibi vakurca
tenha bir çocuksuluğun ardından
kaderiydin gülüşlerimin...
aramızda ya her şey vardı
ya da hiçbir şey yoktu
denizi kendime attım
vapurlar izler martıları
şişe beni dikti tepesine
kar yağdı güneşten
yollar geçti üzerimden
adım adım dolaşarak
bir şarkıyla tanımak gülüşünü
inanmak yalanlarının sorgusuz huysuz bensizliğine
sen mektupsun yazılmamış
ben sana adressiz zarf mağrur kırılgan
sevmek rıhtımın beklemesi vapuru
uçması martının çocuk bakışlı
bir 'sen' gördüm
içinden mut çıkaracak
hiç eski bir
eski bir'im kalmamıştı
bir
im
ilk akşamın derdindedir kuşlar
sensizlik soframda yalnızlık bereketi
sakallarımda geçmişte kalmanın ağırlığı
bakışlarımda yokluğunun esmer yelkenli ezgisi
tükenmez asi renktir etimin sıcaklığında
çocukça bir yaradır kanar sandık sandık
değil sana bakışlarına bükük / yosunlarına takılmış kıyıya vurmuş mavna hırçınlığı kederim gri yağmurlu
yaşlandım yaşlarınla ocağında harlı alev kötü kader
önünde çocuksu peyzaj ben zamana kırgın delikanlı
sevmek böyle uzaktan eski zamanlar gibi
sen eski bir kar yağışı lapa lapa dudaklarımın anlamına
resmine bakıp dokunuyorum uzaklığına
eski bir geceyarısının tekrarıydı
gidişin
hiçbir şey düşündürtmüyor yıldızlar
üşüdüğümü anımsıyorum yarım yamalak
göz kapaklarım dünya kadar ağır
hayata kapanırcasına
yalnızlığımla sarılırdım ikindilerine
portakal çiçekleri yeni yeni açardı
gölgeler yorgunlaşınca mavileşirdi ayrılık
susardım
düşlerimdeki konuşurdu bulutların seyriyle
o sen miydin yabancılığım mıydı yalnızlığıma bile...




-
Öztürk Acun
Tüm YorumlarBravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.