şarabi istasyonlarda raylarda parlar gözyaşlarının vefasız
yerin dibine batasıca kehribari tortusu
devran yıkar nice kahrolurum sarındığım
kadehler bomboş düşmüş yanağında lal rüzgarla
faydasız nizami ölemem bu şehirler mahpus damı
heder olan gökyüzüne sormakla bitiremem bulut kahrı
emel
soytarılıktır aşk kendine unutkan
sen kendindeki dağa küskün
belki kendini aramakla meşgul küskün akşam rüzgarı
emellerimi sersem önüne güz yapraklarını
yıldızlar cigaramın külü behey
aşklarımı berkittiğim şu karanlık dalgaların
yakamozlu sarhoşluklarına sor be gülüm
sen dur durak bilmez içerdin kış saraylarının
buzdan sorgulamalı kıkırdanışlarını
ben şişman sokak kedileriyle ucuzcu elaleme
yolları bitirdim
çıktım tüm dağlara
tutundum dalına her ağacın
ıslandım tüm yağmurlarda
her soğukta üşüdüm
sevdim her çocuğu
kanımızın son damlasıdır
gözlerdeki ilk ve son ışıltı
nihai özlem
beynimdeki tek eşkal
senin yüzün
yüzü ekmeğin
üveyikler yalardı her nefesini sanki
eşsizdi doğası saçlarının
aklıma taktığım her güzelliğin simetrisini
ölçerdim güzelliğinle
ölümün bile hesabı olsa
bir simetrisi diyorum
yüreğim gülüşlerinle dolu
ne kadar ağlasam boşalmıyor içi
içimdeki her gülüşünden ayrı bir ayrılık
sana döktüğüm her göz yaşımdan
ayrı bir yalnızlık doğdu
bir ben öldüm...
kaçışları yaban kuşlarının başka iklimlere
uğraklarında bizden götürdükleri özlemin rengi
bakış açısı bitti bizbizeyiz artık
görüş günümüz yalnızca ölüm
erdemli bittik kusursuz yittik bembeyaz
ara yerde bir yer artık bakmak
ben senin ölüme durmuş izdüşümün
ben yavru kuş telleri olmayan keman göklerde
kanayan şekilsiz acılarım kabettiğim
kusursuz yalnızlığım şairin ölümü akşamüstü




-
Öztürk Acun
Tüm YorumlarBravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.