çukurova sabahlarında ter içinde
uyandım serabına kızışmış toprağı okşadım
yasaktık kendimize toprağa suya
yoksulluktu unutmaya mecburluğumuz
yola düşmekti anlamsızlığı yenmenin anlamı
gözlerimizi sağardı hüznün becerikli elleri
gözlerinle alırdım seni
uzayan yollarını
yağmurlara kafa tutarak
göz gözü görmese de
ben seni görürdüm o kalabalıkta
yalnızca seni
gün bitiyor sabah uykuda uyanır gece
tek başımayım apartmanlarda kırlangıç huzuru
yorgun çocukların gözüyledir şimdi sevmek
ve aramak seni
sevince boğulur rüzgardaki iyot
saçlarının ıtır kokusuyla mavi
karmakarışık bir dünyaya inatla
direnirken karanlığa aykırılık
zamana eyvallahsız...kırık kalpli
aşmaktın...
akan bir yoldu gece
içimdeki aydınlığınla koşuyordum
küçücük evlerde umutlar ezik
ağlamaklı sesleriyle insanlar
kirli pencerelerde korkarlarken
kendi somurtkan yüzlerinden
şehir yıpranık anılarımda da
ağaçlar epeski
balkonlarda süzgün bakışlarıyla
son düş yolculuklarında genç kızlar
hayata perde çeker gibi
çamaşır asmakla meşguller
zaman sonbahar bulaşmışlığı
doyulmaz mektup yas karası günlerin sana inanmışlığı
suya yazılmış doymamazlık beklemek seni




-
Öztürk Acun
Tüm YorumlarBravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.