Gerçeğini bilen kim, kalbine kim dokundu?
Her sızı, her ürperti bir cevap değil midir?
Seni değerli kılan ne rengin ne kokundu
Doğarken kulağına ezan, neden okundu?
Yarın için düş kurmak inkılap değil midir?
Güvercinler uçuyor sanırdım ben orada
Nazenin gökte hüzün bulutta kan mı kaldı?
Yoksa bir günahsızın günahını aldı da
Kalbine lal mı vurdu, dilde yalan mı kaldı?
Mümin görünür göze hoşça bakılan kafir
Zakirin su-i zanla zikri küfür gibidir.
Beyindeki nasırdır düşüncemizdeki kir
Cahil için alimin fikri küfür gibidir.
Kul, hayatı fani gördüğü zaman
Makamı ne yapsın, malı ne yapsın?
Kayın, meşe, çamı olan bir orman
Kavaktaki kuru dalı ne yapsın?
Hüzün gözlerinin buğusunda ter
Islak hayallerin meyvesi hüzün
Yarından bugünden ve dünden beter
Hüznün girdabında boğulan yüzün
Gözlerin sessizce büyüyen büyü
Hayallerimi kesen rüzgarın kokusu bu
Sıcaklığı bir anne gülüşü kadar güzel
Çayı henüz konmamış bardağın cam soğuğu
Isınırdı dem almış katresiyle gözlerin
Gurbet yarası gibi sevdiğim ayrılığın
Tadı yok yarasına tuz basmaya kim gelir
Kim çıkarır içimden bu kurşun yarasını
Annesizlik gibi her yürekten aşk dilersin
Gurbet yarası gibi kurşun yarası gibi
Yokluğun kıyısına kurulmuş dar ağacı
Kördüğüm misali, adım attığım
Her nokta sayende karmakarışık
Her anı karanlık aşkı tattığım
Süzülmez perdeden odaya ışık.
Her bahçe gül kokar seni gördüğüm
Nazenin, yol uzun, vakit daracık
Gölge boyu aştı, uyuyor musun ?
Sözcükler hükmünü yitirdi artık
Dile köz bulaştı, duyuyor musun ?
Bir damla çiğ düşer ilk cemre ile
Bin minnet duyarak akar gözlerin
Havaya kin düşer, toprağa hile
Haklıyı haksızla yakar gözlerin




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!