(Verse 1)
Duvarda eski bir takvim, her yaprağı sen
Masamda yarım bir kadeh, dibinde gölgen
Sessizlik bir yemin gibi çöktü odaya
Yüce Mevla'm, sensin tek bir,
Dillerdeki, en hoş zikir.
Kalbimizde, parlayan nur,
Gönlümüze, veren huzur.
Gönül gözü açık, gezer ovayı,
Hakk’ın nuru ile, süsler yuvayı,
Terk etmez bir anlık, Yüce Mevla’yı,
Her veli bir sırdır, bilinmez hece.
Nefsini yenmiştir, olmuş bir hiçtir,
Gönül verdim, hicranını biçmeye
Sözün kalmaz, yeminleri içmeye
Gücüm yetmez, bu serimden geçmeye
Alev aldı, yandı közüm ey dostum.
Gitti yaz kalabalığı,
valizlere doldurulmuş kahkahalar,
kumsalda unutulmuş terlikler gibi geride kaldı her şey.
Şimdi şehir, yorgun bir güvertede dinlenen
Adı Sonsuz, Zatı Yüce Allah c.c.
"Ol" dedin de oldu bütün kâinat
Yıldızlar bezendi, kat be kat hayat
Her zerrede mevcut binbir saltanat
Şükrüm sana, zikrim sana, ey Yüce Allah.
Bu fâni yolculukta, yoruldum her durakta,
Bir mana arıyorken, isimsiz her mekânda,
Kaderin yollarını, aştım nice zamanda,
Gönlüm bir sır aradı, ezel denen o anda.
Gönül bir ses duyar sessiz derinden,
O ses ki "bul beni, Ezeli Yankı."
Sükût' da konuşur kendi dilinden,
Varlığın öz adı, Ezeli Yankı.
F ileleri deliyor Vargas’ın servisleri
İ nletiyor sahayı zaferin o sesleri
L ayıkıyla taşıyor ay yıldızın süsleri
E n yükseğe yazıyor kendi efsaneleri.
N am saldılar cihana
FREKANS...
Her şeyin tözü bir titreşim,
ve her titreşim, gizli bir söz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!