Bir gün belki çay da içeriz yağmurda
Ömrün kıyısında dem tutmuş hüzünleri
Camdan, cana vuran sağanaklarda
Akıtırız...
Bir bardak keyifle tüter belki
Balıkçı ağlarında düğümlenmiş umutlar
Kozasında saklanan,
Ve can bulmak için çırpınan
Yorgun umuttu bizimkisi...
Oysa zaman,
En zalim ağlarını örmekle meşguldü.
Şimdi çırpınıp duran bir avuç düşü,
Beşinci bir mevsimin düşlerini kurgularken,
Hesapsız yapraklar yağdı üstümüze.
Çiy vurgunu yemiş gül hüznüyle kaldık vakitsiz mevsimlerde.
Oysa nine sandıklarında saklı meyve kokuları gibi umutlar vardı zulada.
Arka bahçelerde sobelenmeyi bekleyen körpe yüreğimiz
Bilyelerde saklı gökkuşağından hayaller
Ne çok hasret kaldık
Dilden akan cümlelerin sıcaklığına
Soğuk da olsa razıyız da
Küle bulanmış bir fikrin
Sol tarafa yıkılmış
Asi hükümlerine
Yaşamı bütünlüğü ile anlamak
Zamanla kavranılacak bir maharettir
Yaşanan tüm deneyimlerin öğretmenliği
Sizi başarılı bir öğrenci kıvamına getirdiğinde
Artık ezber bozan bir tavırla
Geçmişi çıraklık
Bir siyah aydınlıktır karakış
Dünlerden kalma el kirini bembeyaz bir örtüyle kapatmak gibi el mahareti de var bu mevsimin.
Oysa ağustos sıcağında üşüyen yürekler varken;
Bir şamar oğlan olmak için gelmez aralık.
Ahh...
Ah şu kuytularda banklara uzanan uykular olmasa,
Bazen çok daraldığında
Bir türkünün sesine koy başını
Kapatıp gözlerini
Uzan Anadolu'nun bakir diyarlarına
Yaslan mor dağlara nazlıca
Bir kaval sesini çağır
Akla zarar bir devirde var olmanın kitabını yazarken yeniden,
Kimsesiz çoğulluklarda okunur künyemiz.
O künyeki maviliğin ortasında öksüz duygularla,
Yüzyıllık yalnızlıklarda insan bedenlerinden gülümser hâlâ.
Bir anıt gibi dimdik zamana direnip,
Her vakit önünden geçip giden tükenmez seferlere sessizce el sallayarak,
Olmadık günlerde umuda sıkılmış kurşunlarla hırpalandık çaresizce
Rengini yitirmiş solgun çiçekler gibi kaldık bahara hasretle
Ya karanlığı tekmeleyen asil kanımız da olmasaydı
Nasıl direnirdik bu kadar akla zarar yıkımlar arasında
Sana, bana ve seksen beş milyona
Yepyeni baharların sözünü aldık ya
Gece giyinmiş zifiri yüzünü
İnci tanesi gibi dizmiş göğsüne yıldızlardan bir demet kolye ile
Yeryüzünde bitmeyen karanlığı seyre dalarken
Bilmez içimizi yalpalayan yangını
Güneş ki her akşam batarken ufuktan
Çekilir kenara bir atımlık kor ile
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!