Bir bakışın cihan gezer, döndüğüm de orda mısın,
yıkılır zaman üstüne, sana kalan neden dir, ol ki yaman,
at, eyerlensin, bin de gezin geçmişte, gelecek kirlenmiş,
açıklık sanat ister, usta mısın.
Elbette dans edilir yıldızlarda, dünyadan kopunca,
yıkılıp kalan duvarlarla, ve zaman dökülürdü uzaklardan,
tanımsız bir ışımayla, doğarsın küller arasından, her
yaklaşımla kırılan dallarda açılan çiçeklerin kokusunda
birden, işte karşında sesler, ve kucağında nefesler,
varırsın ancak aradığına.
Gözlerin açıklığında sessizce yitmiş, dünya önünde
elin ayağın, bir bakışın egemenliğinde, kendini kurtar,
dize gelsin engeller, sonuç alırsın ve bir cümlede eriyen
ilişkiler tazelenir, ah, seni düşünsem, sona ererken yeniden gülümsesen, söylediğini tekrar söylesen, uçar
gider kelimeler yere düşerken.
Bilinç nedir ki, ulaşılmaz bir duvar,
çevreler etrafını, taş taş üstüne koysan,
neye yarar. Kör bakış yok sayar.
Dağlar arkasına saklanır, kendini
açmaz, baktığı mesafeler, kapı, duvar.
Senden anladığım anlamak istediğimdi
bütün yetersizliğimle, tabii maceramız
duvarda bitti. Hep eksik olan temeli atar, tarih
incelikli işler, tamam derken, zemin kayar,
düşersin yere. Yeni bir inşa böyle başlar,
çöken yerine, süreç sıkıştırır, hayat kendine
Bir duyarlık rüzgarının, kesik kesik, başladı gün,
oluşana can veren ve unutuldu damar damar
akıp geçen, su, iklim kurudu.
Gökte parlayan şans, umarsız ve ansızın ölenlerl
çağrıştırır, gün açar yavaşça, ılık bir güvenle, ayağını
Bilinç kapanırken açılan rüya, zamanı aşan kan,
yüreği kaplayan ziya. Benden arta olanın dünyasında,
hiçlik şöleninde varlık üreten inşa.
Sesler evreninde yaşam zinciri, uzaklık, yakınlık, hep
aynı dava.
Nasıl bir çiçeğin güzelliğinden sızabilirsin,
gittiğin yol senin midir, duyuları ezen etkisiyle
şahlanan, bir kayıp zincirde ölüp, dirilen,
herkesle bir ve hiçbir şey filizlenir yüzünde,
hep beraber yanarız ve küllerinden doğar
bu evren de, ortak meşalenin ışığında kör
Bir çığlığın suskuyu minnetle öptüğü ve aykırı taşlar,
tek tek, üst üste, borç ödeniyor, artık tam ortasındayız
tanımsızın, bir ipucu sürükleyecek batık gemileri, dip
taramasıyla, tortu içten içe çürüyor denizde, umman
sevdası ve yokluk perde perde, bu oyunun gizi bakar
bir ele, gene yadsımanın kahırlı aydınlığıyla göz göze,
Yakın sebeplerle ışıklar giyinmiş, billurlaşan zamanın
konukları, yücenin görkemiyle her dokuya sinmiş, ağır
gelecek de tahtlar kurar, bahtlar yıkarken, birden açılan
kapılardan geçen parıltılar sönerken, havaya karışan
ulaşılmamış dorukların saklı kıvrımları, kendini açık eder.
Zihinleri yakan bir karşı duruş, yüzlerde uzaklaşan, giderek solan bir umut, görünmez olur.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...