Azıcık elmas için dev dağlar kazılır,
bir fırsattır yaşam kendini ispat için,
Hayat oyunudur bu bilerek gezmeli,
çözümsüz devranda güdüler ezmemeli,
pırlanta olmadan geçit olmaz geleceğe
şansını yitiren takılır eleğe, bu imkan
Takip et şu çizgiyi, katlanan sesler arasından,
ne ölen var ne kalan, anlamanın ötesine taşan.
Başka bir andır, tenine dokunan, susar kalırsın,
akıtır zehrini ve güller açar sormadan. Sonrası,
artık burası değil, hayallerden taşan.
Gözlerden damlayan ışıkları toplasan, bir çağ daha
açılır, girilirdi her kapıdan, yerde kaldı yazık, ve yükseldi
karanlık, bugün bekleyen düş yarın açılır diye, ertelendi
umudun billur parçaları darmadağın, bir el toplar belki
unutulanı. Herkes kendinle başlar, ve biter kendince,
görülen aralıkta kalanları taşısa öteye, bir göz daha
Bütün müziklerin içinde işleyen matematik,
duyulur, duyulmaz, ruhun temel taşlarını
döşer de, bazen kör, bazı sağır o yollar da
yürür ve kayboluruz. Ve o müzik çalar hala
garip tellerde, boyutlar arasında ve ötesinde,
biz bu sıkışmışlıkla varoluruz, dilimizde akıp
Yüzün eksilir günden, bir alaca kaplar,
çağrıdır, dönüş pişmanlık, ansızın güneş
sıyrılır elimden, akıp giden de, bu mudur
payım, şimdi kaybettiysem, nerde kazandım.
Yeterince açık mı, neyse utancım, sorulsa,
belki unuttum, hızla gelen umudum, takılmış
Çeşitlilik fermandır, hangi patikalarda kaybolur,
sana kalan zamandır, takibini aksatan, elden
yavaşça kayandır, sıkı izlediğin nedir, sana çelme
takandır, düşmeden yola devam, arzulanan fermandır.
Sana her yaklaşmam da bir yanın karanlıkta kalır,
bir yanın kök salar varlığıma, kaygılara boğmuş ten
beri ilişkide tenime takılıp kalan, aramızda
bulanıklaşıp ve tekrar doğan, ölüme bir adım gibi,
yaşamı da kutsayan, gözlerin açıldığı zaman, elinde
solan, bir yakınma doğası gereği, uzak iklimlere akraba,
Elenir kirli davranışlar, olaylar zincirinde
ve ışık görünür ömrün karanlık tünelinde.
Zamansız, zeminsiz bir evren açılmakta,
yepyeni havayı koklamakta anlamanın
görkemi. Yeşeren bir yapı üretir imge,
anlatır söylenmeyendeki gizemi. Duyulur,
Dışardan baktığın dünya, içindeki süreksizliğe
ışık salar, hayatın kesik kesik, parça parçayken,
bütün, vehim olmaktan çıkar, sen ve dünya elele,
bitimsiz bir serüvende, batıp çıkan karanlıklar
içinde aydınlık bir yuva kurar, hayalin doğurması,
gerçeğin acıtması beraber dünya kurar.
Bir gülüşün vahşetinde gül dermek, kaybetmek
hayalleri derin bir oyukta, dökülmüş yanıklar,
yerlere, biri toplasa. Yüzün ısrarlı ve artık çıkış
yok bu ormanda, aynı seste astılar yarınımı,
unutuldum bu yokoluşta, belki olurdu, doğsaydım,
içine çektiğin bulutu, bıraktığın dağlarda, düşüyor
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...