İşine gömülmüş, ışır kenardan bakılanları, alkışlanmamış
bir duman gibi yükselir sakınılanları, kapsayan, unutan gizemli dili, saklı bir uzanımı hazır eder görünüme, içerde yıkılmış, dışarda ağaran bayrakları, solan renginde taşır tanımsız umutları, şehri dolaşan açıklıkları, kapar izlenime gezdiği karanlıkları, bu gel - git öyküsü hep söylenir, şarkılara dolanıp, dillenir, yakın ve uzak, ama bir kadın başlangıç yapar, gerisi gelir.
Hem buyum hem o
anlaşılan, neden
tek şekildeyim.
Bırakınca iplerimi,
biçimsiz bir engindeyim.
Akıl çizemiyor sınırlarını,
Taşta bir görüntü uyuklar, görüntülerimin
görüntüsü. Nietzsche.
Ta başlangıcından beri, seninle bende olmuştuk.
Her isyanda, bağırdın, bu yüzden duymaz olduk.
Dökülür saçların yalnızlığa,
açılır gülleri gülen yüzünün.
Nasıl bulurum seni bir daha,
kapanırsa gözlerin yarınlara.
İstek, özlem, perdeleri aralar,
Artık görmez olduğum senli benli
gölgem, nasıl dursam da bilsem.
Tekdüzeliğin zincirlerinde ölürsem,
bir kaynak daha ürer miydi, kendime
vaatlerle avundum. Tanımsız zamanların
kuluydum. Aynada solan derim, sırrında
Bir sabah çiğinde açılır saklı zamanın yaprakları,
sen ben duymayız, görünün sancısıyla örtülü,
uyanır burda olmayana, hep istediğin, olmamışın
kucağında bir pamuk hülyası, uykuların kadar canlı,
durağanlıkta gömülü sevinç yumağı, örmüş kendini,
sayıların görkemini yokla, sana dönen nedir, yoksa
O ateş yoksa varlığında, gün solardı belki,
sessizlikte kapanır, bir yokluk türküsüne
ad olurdun, işte yangının kurdu gerçekliğini,
hiçbir zaman bu kadar hür olamazdın.
Direnme gücü ses verir, yükselen bayraklar
Her kıpırtı bir ulu dua, ulaşır kendiliğine
boşluklarda, kuran zamanın unutuşu
çınlar duvarlarda, yakın, uzak, tekin
değil yaşamak. Kayıp zeminde isyan,
bir dal uzansa konsam, sesler iklimine,
saklıdan.
Dünya bu olmamalı, süreğen gerilimin
açmazı, daha sakin geçişlerde kaybolmalı,
söyleyebiliyorsak olmalı, bir şaka mıyız,
dörbir yandan esen aşılırken, kayıplar
ruhu ezer, umut zenginlikse, unutulmamalı.
Sahilinde yüzmeye gittiğimizde
kıyıda yatan şişmiş bir cesetti
ilk hatırladığım Samatya.
Sokaklarında kavga ettiğim,
sonra neden böyle diye
günlerce kendimi kemirdiğim.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...