Bir hiç oluş dansında saf olanın elinden,
dönersin kayıplardan burda olmayan,
duyulan orda, bir yangın düşüyle,
güne merhaba, işte sabah gene kapıda,
küller dağılırken, sen kal duyulmaz da,
bırak gitsin, sen de duyma.
Bir cami avlusunda
dolaşan güvercinlerin
ürkek adımlarıyla gelen
çağ bozan düşünceler,
kalabalıklara egemen,
sezdirmeden giren.
Saklı büyünün yaprak yaprak açılması,
anlaşılmaz tarih derler, aldırmazsın,
köşe bucak dolaşıp, durmadan gidip
dönen, gelip de aynı yerde duran, ah,
o çılgın müzik bütün yaslanmışlıklarında,
teğel teğel ve dingin, tellendirir, buram
Sonsuz kışların ayazında, tarihe kazınmış,
canlanır ruhlar altın görüyle, armağan ediminde,
ürkü ve çığlık aynı hücrede, yakalar zamanı
uzayan devrin yıkım ötesinde. Sal kendini
uyanan düşe, topla kırıntılarını doğrunun,
ilk ve son başlar yeniden, adanmışlığından öte.
Doruklardaki küheylan, her kıpırdanışında
öpen bahar, koştuğun sessizlik vadisinde.
Ölüm kısar bu can şafak vakitlerinde, umulanın
ışığı parlasa bile, akar yalınlığın içinde, doyumsuz
tatlar evreninde. Duran ve akan damarlar karışır
birbirine, sağılır gece, daha yoğun karanlıklara gebe.
Yücenin kayıp katmanları, ışıkla örülür,
tetiklenip estetik dehşetle sevimli
kılınarak, kabul et, ayrıntıda saklı
güzellik, gözleri bağlı, sen dokununca,
açığa çıkacak ve yanaklarındaki sır,
öpüldükçe konuşacak, bu sihirli dili
Sonsuzca anlatacaklarım var,
aynı şeyler üstüne, sizin de,
onun da. Bazen ağzımda bir
hayat çiğniyorum, acı bir tat
veriyor, bu kadar zengin,
bu kadar dar. Aynı çemberin
Tek başına dururken, nasıl bir
beraberlikdi, yadsırken çevreni
katıldın süresiz gelişine, çoğul
sezilen utkun, kalabalıklar ile,
döner yanında, yörende, umut
verirdin, özledikçe, kuşkusuz
Can dolaşmasında kuytularda yanan kandiller,
gizil güçlere açar kendini, donuk, dokulara,
söylenmedikçe işlemiş, saklı öykülerimizi,
onaylayan, tekrar eden ışık hüzmelerine
kanmış, hıçkırıkların ahengi esnasında,
yükselen saf marifet, dökülür aramıza.
Karşımda olansın, bu doğru, bir varolansın,
bazı kaybolan, sessizlik sözlerimizin içinden
geçerken, ne söylediğimiz duyulmadı, kanılarımız
duvarları örerken, biz de kapatıldık o yükselen
kaygıya ve ulaşamazdık dağılıp gitmiş anlama.
Nerde başladıysak orda bir sen karşılardı, karşımda
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...