Hep önemsenmekdi isteğimiz,
sertleşsin diye toprağımız.
Kabul görmek, varım demek,
tatmin, duruşu pekiştirmek.
En çok burda tepki verdik,
bize nasıl yok denirdi.
Bir ölüm güncesidir yaşam,
sabah, akşam beklenen.
Günler eylem içinde yiter,
karanlık iner derken,
düşünceler doluşur beyine
ve kavrar içerden.
Kımıl kımıl bir düşüncenin, aykırı sabahları,
sen ne söylersen söyle, bu onun korunakları,
dağılan sessizlik, barınılmayan ve uzak,
kendine katlan, bir perde açılır içine, varolmayan,
duyulmaz ışıkların ezgisi sarmış, bırak ellerine,
tutunmasan da olur artık.
Birkaç seyyahtık satırlar arasında,
nadir bir elması arardık aynının
aynasında, birden heyecanlandık,
sonunda bulduk sandık, daha
anlatılacaklar vardı, mutluluğa
adandık, kendi cennetimizi kurardık,
Bunaltan zeka sana der ki
şu yetişen ekinler biçilmek
içindir. Biz hayatın içinde
dörtbir koldan ince ince
biçilmek için varız.
Bu arada özsuyu verir,
Bir düşünce, bir unutuş, bir ıslık,
dallarda gezen başıboş soluk,
belki unutmaktır, hep varolmak,
bu çorak topraklarda kurumuş.
Bir açıklıkta kaybolmuş, bütün
yitiklerini yeniden bulmuş, durmuş,
Yalnız saatlerin dağlar yükselten ölümcül
kıvılcımları davet eder yalın seslenişleri,
duyulmayan karşıda, fakat, derinden hissedilen,
bütün çatlaklara sızmış, kapaklanmak bir oyunda
tekrar ayaklanan görünümlere bindirilmiş yaşam
parçaları önümüzde aktıkça, daha uygun çözümlerde,
Onaylamıyorsam, nerdeyim, bir garip bülbüldeyim, sesi gecede duyulan, gündüzün merkezindeyim, her gül de açan kokunun duyulmayan ikliminde, bütün gezilerde görülmeyen yerlerdeyim. Sağır sultan bile duydu, her işitmeyene özel bir çareyim, çaresizliği eğlence yapan günün ışıyan görkemindeyim. Aslında size değil sözüm, öyle bir şey yok ki neden söyliyim. Suskunluğun şarkısı zamanı önceler, arkasından gelen uzlaşmazın günündeyim, uyudun uyandın, gün daha bitmedi, o görkemin güveninde kendi harman yerimdeyim, daha ne ekinler var biçecek, kimbilir hangi verimlerle, gün tekrar dönecek, bir aklın tökezlediğini, belki bir başkası bilecek, zaman tekerinde dönen, sende eksilen, ben de eriyen, bir çığ gibi büyür de, bir gezegen daha kurar varlık, yokluk evreninde şimdi bilinmese de. Gün terkedildiğin de.
Müthiş bir oyunun
şahane bireyleriyiz.
Aczimizden fışkırır
imkan dehlizlerimiz.
Hem kaynağız, hem
tükenmişiz.
Söylediğin türküyü daha önce duymadım,
ne söylersin de sızılarım artar daha da.
Sus da bir soluk alayım, yatışsa gergin
tellerimden kopan nağmeler, duyarlı
bir ağıza öykünmüş, yalan.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...