Çiçekler kadar güzelsiniz,
ölümler ülkesinde.
Duyularım sağırlaşır,
bakınca gözlerime.
Yeryüzü seninle yürür,
Savruluşun kırılgan mekanı öte,
kucaklar canlıları ölünün gözleriyle.
Ayrılık sızıdır bildik yerlerden, yeniyi mi
istemeli örtük kalan bilinmezden.
Tamamlanmamışlık perdesi inmiş,
göremiyoruz. Sorgulanıp, arzulanmış
Bu şehrin sokaklarında dolaşan ölüm
gelip öpecek yanaklarından. Bütün
üyelerin dağılmış, teninde bir garip
sarhoşluk. Sabah dışarı çıktığına pişman,
yaşadığın aralığa geri dönersin. Kat kat
merdivenlerden iner, apak bir gerdan da
Uykunun dermansız bıraktığı,
gecenin örtüsünü açmadığı.
Gene de insanlar internette.
Ulaşabildiği kadar boşalıyor;
yükünden azat, sakinleşmiş
biraz. Saklıyı açığa vuran.
Anlatılmaz bir gecenin
temsil yeteneği yitmiş
bireyleri ora ve buranın
acısıyla öğütüldü.
Gündelik sıkıntılarım
Aydınlık fırça darbeleriyle
kapıları yıkar. Karanlık
geri adım atar. Umut
doğar, belki bu yazgı değil.
Kuşlar öteye susar.
Öpülürse alnın, daha da parlar.
Gerilmiş tutar tellerimi,
bir kuş konar üstüne,
ne söyler açık değil.
Berhava ettiği en derinim,
kopup gelen sessizliğim.
Ordan uzandığım netlik
Gecenin kör balkonunda
ayaklarımın izi, içime
düşer de duyulmaz,
yerlere bırakılan sesi.
Bir çelik kadar sağlam
ama üzgün öylesi.
Bizi boğan, sıkan şeklin
basıncı salar kendini
bir yeni yüzeye - sabah
çiğleri henüz düşmemiş -
taşımak için en içtekini.
Bir zamanın kırılmasıdır yaşam,
araya giren görüntülerle zengin.
Biz iplerin ucunda sallanan bezgin,
soran bakışlarla alışırız.
Kaygımız, umudumuz savrulmuş,
yerde kalanları toplarız.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...