Sende yitmeliyim,
bir kıyıda bulunurum
diye umut ederek.
Oturmuş beklerken,
olur ya gelirsin karşıdan.
Bulduğum yerde yitirsem,
İşte yokolmazlar, anlaşılmıyor.
Daha önce vardılar, şimdi de.
Ölür, gene olurlar. Kavranamaz
diye yokolmayacaklar.
Duyarlığınız, sezginiz, kahreden
sever gibiliğimiz, kopuk özne,
Sayılar evrenine, takılmış parmaklarım,
sen de gel, dokun tuşlara, artsın
bahtiyarlığım.
Öyle soyut ve aç, bekler belleğim,
dolsun havayla, nefes ve bitsin
Günler kadar uzun
insanlar hep çevremde,
kalabalık akar gider
ben hep kendimle.
Hüznüm çoğalır,
kopuk parçalardır
Durduğun yerde duramazsın,
varlıklar saçılır devingenliğinden.
Artık yalnız da değilsin,
çılgınlık ürer sevinçlerinden.
Ürer karanlık, aydınlık arası
Dilim renkleri de taşır görürüm,
dokunan sesin kadar çarpar.
Kalan görüntüler bir aralıkta
silinir, dört duvar üstüme gelir.
Pencerede gökyüzü var, dinlenirim.
Küçük bir kımıltı geceden umduğum,
Senin özgürleştirici varlığınla,
başlar yeryüzü maceram.
Herşeye izin vardır, redde,
kabule, kaynaşan, ayrışan.
Bir tükenmez yarayı kanarım,
insanlığım böyle oluşmalıymış.
Siz kararınızı vermişsiniz, ne güzel.
Yapacak bir şey yok, öğrenip,
araştırmak zahmetli iş. Böylesi
hem kolay hem verimli, bir taşla
kaç kuş, yorulmazsınız.
Her zaman bir kırıklık
olarak kalır yaşam.
Tadı burdan damıtırız.
En derinimizden kopan
liflere tutunup sallanırız
çocuklar gibi. Burukluğumuzla
Sevincim coşar, sessiz
kıyısında beynimin.
Eğilmiş bahar dalı olsan da
yemişlerle dolu, kimsenin
toplamaya tenezzül etmediği.
Herkes o kadar tam ve doygun ki,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...