yine korkacak mıyım pencere kenarlarından tenine dokunabilecek miyim sonsuz uçurumların...
Onlar ki ateş yaktılar üşümemek için
Yanlarından bir çocuk geçti babası ile
Ben ki gördüm onları
Bir daha yakınmayacağım üşümekten
Çocuk nereye gitti bilmiyorum
Dövdüler pilav satan adamı
Yıktılar nohut kokan pilav tezgahını
Üstüne bir de dalga geçip
Doktora gittin doğurdun beni
Masallar anlattın uyuttun beni
Saçlarımı okşadın sevdin beni
elindeki rüyaları satmaya çalışan rüyacı
söylesene
mutluluk kaç para
bin yıldır görmediğim annemin çehresini bana bu gece rüyamda gösterir misin
saçlarını ben tarayayım
bir bardak su getireyim yanına
uyruksuz su akar çatlamış damacanalarında buyruksuz itaat eder dereler eğim olunca toprakta deyim yerindeyse arsızdır kuşkulu gözlerle bakan gökyüzü son sözü dudaklarında kurur ölülerin ruhu ıslaktır bulutların sıcaklığı içinde kalsın istemez güneşi dokunur ayak izine ayın el sallar yıldızlar çocuklara ya da bana öyle gelir uykusuzluğumdan belki de susuzluğumdandır bu serap rüya görmeyişimden beri mutsuzum toprak barınamaz yalnızlığın çöllerinde bir tek kum tanesi kalır fırtınadan geriye denize atlamak gelir içinden insanın ortadan ikiye ayrılır bu yer küre içinde ne mi var deniz kabuklarının oksijenin uğultusu ‘işte orada hayat var…’ der bana Tanrı ‘öyleyse su da vardır’ diye umut ederim kökleri sevgi ister dünyanın deniz maviden bir tuz ister leşin kokusunu gönderir akbabalar bacaklarıyla yürür insanlar ya da bana öyle gelir uykusuzluğumdan belki de susuzluğumdandır bu serap rüya görmeyişimden beri mutsuzum gökyüzü bardaktaki suyumu çalar geri verir hayallerimi Tanrı’lar
Rüyamda kaybolmuş bir çocuk gördüm
Üstü başı toprak
Üstü başı çamur
Kazağına barut kokusu sinmiş
Ayakkabısı dikenli tellerin üzerinden geçerken delinmiş
gözlerin gözlerimde kaybolan bir deniz
mavi ve tuzlu gözyaşlarının
kıyısında diz çöküp ağladım
mecbur kaldım
saçlarının arasında uyukladım
yere düşen kumandanın sesini
yüksek akımda atan sigortayı
rüzgarda kapanan kapının çarpıntılarını
duvardaki saatin tik taklarını
otobandan gelen lastik seslerini
uçurumun kenarında açan intihar çiçekleri gibi beynim bacaklarımın altında uçuşuyor gözlerim sırtımda avuçlarımda bir tek sen varsın sakladığım yarını düşünüyorum bugün gelecek olan yarını saçlarından akan nehre susuyorum göz kırpıyorum yıldızlara ayın yarım kalmış diğer yüzüne ağlıyorum sonra daha da sonra ayılıyorum biliyorum tanıdığım her insan bir rüyaydı gerçeğe yakın ölüme uzak
Sağlık, esenlik ve 2024'ü aratmayan bir yıl dilerim,
Sevgi, saygı, muhabbetle...
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Eren hayırlı uğurlu ve bol okurlu olsun kitabınız