gölgesini sırtında taşıyan hamallar
inşaat atıklarını el arabalarına biriktiren hurdacılar
üniversite mezunu karton ayrıştırıcıları
martıların huzurunu bozan çöpçüler
uykumu kaçıran gece bekçileri
işçi mahallesinde yalnız yaşayan emekçi kardeşlerim
şimdi gidiyorum işe
beni aç bırakmayacaklar
çorba koyacaklar önüme
su içirecekler
beynimi yıkayacaklar
beni yalnız bırakmayacaklar
ölüm geliyor aklıma bildiğim bir şeymiş gibi doğduğum ilk gündeymişim gibi kendi mezarımda ağlıyorum gözlerimi yine ben kendi ellerimle çıkartıyorum kökleri saçlarıma değen çiçekleri suluyorum mavi dudaklı bir balığa benzer bu yalancı sözler gözler yine hep aynı yöne doğru bakıyor ölüm geliyor aklıma bildiğim bir şeymiş gibi haziranda üşüyormuşum gibi gözlerim denize dalıyor kulağıma kaçan denizi beynimde arıyorum içime sızan şehrin rutin sokaklarında kayboluyorum kendimi unutsam hiç tanımadığım bir kadın beni doğursa ölüm gelmezdi aklıma bildiğim bir şeymiş gibi yeniden doğuyormuşum gibi bütün gözler bana bakıyor
Deniz'lerin gezmişliği vardır gökyüzünde kırılan boynuyla sular dar ağaçlarını Eren'ler çiçekleri bal arılarına kucak açar polenlerine mest olur kelebekler duvarlar Che Guevara ‘ları çağırır zindanlara sıkıştırılmıştır yeni doğmuş düşünceler sıradan ölülerin sadece geçmişi vardır geleceği de peşlerine götürür ölümsüzler
gözlerini gözlerimin üzerinden çektiğinde üzerime serebileceğim bir örtü arıyorum
üşüdüğümden değil
seni sevdiğimden bu titremeler...
ölü yıkayıcı kara bulutların sağnak yağışlı göz yaşları kara defterinde çürümüş ölü kokan mektuplar ölüm maskesi tozlu havalarında küçücük adımları ceset yüklü tabutların ölü yıkayıcı kesik soluklar mezar taşındaki işlenmemiş soyut cevher kalkacak ayağa ölü ruhlarıyla moruklar yaşarken kimin umurunda ki pamuk yaralansan ancak gelir aklına hiç tahmin eder miydin ölünce orana tıkanacağını ölü ruhlu tabutların içinde uyuyacağını
mum eridi
karanlık çöktü gözlerime
onunla sevişmekten vazgeçtim
aynı kadehin içine burnumuzu daldırdık
gördüğüm rüyaları anlattım ona
kalbimi yerinden söküp çöpe attıracak kadar mahsun bakıyordu gözlerime
Gül ekerken mahvoldu ceketim
Toprak süründü gömleğime
Ağacın gövdesine kazılmış bir kalp işaretiydik oysa
gecemin siyah güneşi
sadece sus
ve dinle otoyolları
otomobiller geçiyor
vıjıt
vıjıt
pavyonda bir kadın
dudaklarını ruj bağlamış
saçlarını az önce taramış
dünyayı tersinden görüyor
pavyonda bir kadın beni kesiyordu
bana bakıyordu
Sağlık, esenlik ve 2024'ü aratmayan bir yıl dilerim,
Sevgi, saygı, muhabbetle...
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Eren hayırlı uğurlu ve bol okurlu olsun kitabınız