belleğimin kapılarını kırıp., birer-birer firar ediyordu
güneşi günden önce yüreğime doğuran., ülkemin güzel sabahları…
her biri anılarıma emzirdiği ak sütü., haram edip gidiyordu
uygun adım üzerime doğru yürürken., karanlığın kör namluları…
dört yanımdan çürümüş kokular akıyordu…
…korkuyordum., çok korkuyordum
kör kandil, yalancı mumlu aydınlık
yeter de artar bu sabaha
“işte bu kadar.”
çöpçülerin ellerinden kaçmış ay ışığı,
yüzünde toz duman
mehtabın gözünde iki damla yaş saklı
apartman yüksek katlı
nerdeyse her pencerede bir halı asılı
anlaşılan temizlik günündeyiz
ne kadar kirli iz kalmışsa az önceden
hepsini silip süpürmekteyiz
oyuncu; sahnenin ortasına yıkılıverir birden
elindeki kuru kafa yuvarlanır, yuvarlanır, yuvarlanır
gider düşer bir denize, iskeleden ….
seyirci, heyecanla fırlar ayağa oturduğu yerden
elindeki gülleri atar sahneye, alkışlar, alkışlar, alkışlar
bütün soyunmalarımı tam giyinmek üzereyken
nereden çıktı da geldi bu çocuklar şimdi.
birisi almış eline ağızlığı kendinden oynak klarnet
parmak uçlarına takılı en zillisinden kastanyet
diğerinde markası çoktan silinmiş bir keman
tenhanın en yaman ustasının izi saklı tellerinde.
bu şiiri bir kartpostalın üzerinde okuyun
gökyüzünü kaplamış koyu gri bulutlar
sıkılsalar sanki gözyaşı rengi ağlayacaklar
kıyamet öncesi son yağmur gibi
bardaktan boşanırcasına
kadranımda hem akrep oldun
hem yelkovan.
birde gönül köşkümün balkonuna
yolunu kaybedip düşen
bembeyaz güvercin.
işte o zaman,
ben sana aşık olmuştum.
ıslak dudak tadında ve bir akşam sarhoşluğunda.
gazeteler daha şarampole yuvarlanmış
bir ölünün adından söz etmiyordu
ve bahariyenin kumruları
birbirlerine anlaşılmaz mevzular anlatıyordu
mavisini içime çekmek gibi bir arzu bu
bulunduğum bir başka maviden
bir başka yerden.
erguvan mevsimidir diye topladım
ne kadar yamaç varsa o kadar hasretimde
sonra bir yaprak düşüyor tam önümüze, bir sarı yaprak
sonra bir tane daha bakıyoruz hepsine tek tek ve şaşırarak
sonbahar mısınız siz diyoruz, hadi anlatsanıza bakalım
anlatın ki bir başka bahar gibi, yaşadıklarımızı bizde anlayalım
“karar kalemi; kanatlanıp uçtu pencereden




-
Nur Tuna
-
Ertuğrul Söyünmez
-
Gülin Su
Tüm YorumlarNe kadar ben...ne kadar yürek...ne kadar yaşam dolu şiirlerinz...yüreğinize kaleminize hayran oldum şiir dostu...yaşanmışlığın her köşesinde duygularınız aksın bir ömür...selam ve saygımla
sen çok seviyorum Cevat çeştepe
şirlerinide
özledim seni geleceğim elini öpmeye
iyiki varsın hocam
...sevdiklerimizden ve okuduğumuz kitaplardan değildi uğradığımız ihanetler...duvarlarımızdaki yaralar sevgisi tutsak olanların ve düşüncesi korkakların ihanetlerinin izdüşümüydü...
....yaşam çizgisinin iki ucu arasında bir merdiven çıkar ya da ineriz...doğuma veya ölüme doğru..etrafımıza ördü ...