bana bir zaman ver, bu şehrin en çok sevdiğim yerinden
ister geceden olsun, ister gündüzden, ver işte bir yerden
yeter ki dünden olsun canımın içi, sadece dünden...
sana neden hep Pera’da bir sabahsın gibi baktım, bilmiyorum
yoksa geceden kalma aşkla dokulu, şarap kokulu teninden mi
biriniz sessizlik oldunuz, diğeriniz gece
oysa film bitmemişti daha
neydi çocuklar bu acele.
aşkımızın üstüne yağmur yağdığı günlerde
liman kentinde kaybolan kızları arayacaktık
denizden esen rüzgarla sallanan, gelincik tarlasının gelincikleri için
denizden esen rüzgarın alabildiğine kendisi, o uzun boylu gelincik için
deniz ve denizler için, darağaçlarını sallayan mayıs rüzgarları için….
. /.....
kendime diyorum ki:
/yazacağın her şiir, yolgeçen hanının giriş kapısında eşik değil,
sevgili dudağına saklıda konan, ilk öpücük heyecanında olmalı./
..,
ben o heyecanla..,
kısa devre yaptırıp ara mesafelere, üstünden aşıyorum uzakların,
/topaç dönmeye devam ediyor ama o sokak çoktan kaybolmuş bile/
-ey adı, adım olan çocukluğumun sokağı.., şehrim benim,
dumanları hala tüten anılar yangınımın içindeki kıvılcım…
daha dün., arasından seyretmiyor muydum seni uyku perdemin
yelkenlimizin yelkenleri beyaz,
şimdi canımın içi, geç dümenin başına ve gül biraz
yelkenlimizin yelkenleri fora,
haydi bakalım şimdi, kim içimizdeki en yürekli forsa
/hala yoksun ya yanımda canımın içi
eyvah, işte gene yapraklarını döktü penceremdeki umut çiçeği/
bir fırtına koptuğu zaman içimde…
yelpaze misali açılmış tavuskuşu kanatları şıklığından,
yırtıcı ve sinsi, karanlık bir sürüngene dönen o şehre..,
“sen kere ben
bir kere bir demektir,
çarpılacağız.
sonuçtan sen çıkarsan
ya da bölünürsek
ne kalır geride,
aydınlıklar ve karanlıklardan önceydi …
Tanrı.., ormanları kardeşliğe, gökyüzünü ve denizleri özgürlüğe boyadı
çiçekleri-böcekleri rengarenge ve ihaneti ve pusuları yanlışlığa boyadı
ve sonra., çocuk insanların çocukluklarında rengi masumiyet olsun dedi
beğenmezlerse eğer büyüyünce,
biz bu toprakları işte bu kahramanlarla kurtardık.
bakmadık, soylarına nereden geldiklerine, bakmadık....
her birini birer sınır nişanı gibi tam bağrımıza gömdük
ve onlarda sormadılar bize hiç, biz neden öldük.....
bugün ne tartışılıyorsa o günden kalan emanetler adına
Ne kadar ben...ne kadar yürek...ne kadar yaşam dolu şiirlerinz...yüreğinize kaleminize hayran oldum şiir dostu...yaşanmışlığın her köşesinde duygularınız aksın bir ömür...selam ve saygımla
sen çok seviyorum Cevat çeştepe
şirlerinide
özledim seni geleceğim elini öpmeye
iyiki varsın hocam
...sevdiklerimizden ve okuduğumuz kitaplardan değildi uğradığımız ihanetler...duvarlarımızdaki yaralar sevgisi tutsak olanların ve düşüncesi korkakların ihanetlerinin izdüşümüydü...
....yaşam çizgisinin iki ucu arasında bir merdiven çıkar ya da ineriz...doğuma veya ölüme doğru..etrafımıza ördü ...