bütün kavaklar..., bütün söğütler....
bir sıra kavak olup dizilsem, sevdiğim karşı kıyının salkım söğütleri
demek bugün bana gelecekler desem, onun için suya inmiş etekleri
tören kıyafetiyle karşılamaya göndersem, başımda esen deli yelleri
.... dinle bak, ateşledi bile toplarını içimdeki çocuk,
yüzdürdüğü kağıt kayıklardan.
demek ki senin ismini kazımışım, cebimdeki bayram harçlığı ile
doğduğum zaman adıma dikilen bir fidanın, incecik gövdesine.
işte ben yeşili bunun için severim, gözlerin olmuş her mevsim
dizlerinin dibinde bir gece bile, yaşanmayacakmış nerden bilirim.
/çimenlerin üstüne, düşmese yapraklar
/nihayet bu şiirde bitti diyorum, son noktasını koyunca
geçip karşısına onlarca kez okuyorum,
ilk dizeden en sonuna/
*
/bilirsin, ağır mahpusluktur kalafat yerinde tekne olmak
şehvetle pusuya yatmış denizlere karşı/
derinden iç çekilir…
atılmamış ağlardan, açılmamış tezgahlara ölü balıklar çekilir
beklersin gelmez denizin mavisi ihtiyar gemici, gözlerin delirir.
dışarıda sıcaklık sıfır derece,
hayal bile edilemeyecek hayaletlerle dolu bir gündüz ya da gece.
...
çocuk..,
buz tutmuş cama yapışan kar tanelerine bakarken, içini çekerek
…. Son Gelincik sigarası paketini, saçının topuzundaki firkete ile açan kadın
/hala ’kimdi o’ diye öylesine sorgulayan gözlerinle bakma.
kapın, sen öldükten sonra hiç çalınmadı ki bir daha.
trenlerin makas değiştirmesi ya da bir kuş kanadının göç sesiydi
yani sadece sana öyle gelmişti, belki bana da./
kapıyı dışardan kaparken, anahtarı nereye saklayayım
paspas altına mı, pervaz üstüne mi.
iyi ama ya sen gelmezsen ya da ben dönemezsem geri
söyle sevgili, o zaman ne yapayım.
* * *
Hüküm:
/gereği düşünüldü: sizi güneşte yanmaya,
kendimi karanlıkta kaybolmaya mahkûm ediyorum/
kalem kırılsa da...,
kırılmaz umutlar, inançla yürüdüğümüz bu yolda.
bu şiirde bir şehir ol bana.
tramvayı, vapurları istemem, köprü ve kuleleri de, sadece sen ol içinde
sen bu şiirde, bir şehir ol bana
ister dağların doruğu düzlerin ortasında, istersen denizlerin kıyısında
mitolojinin haritasız çağlarında da olabilir, geleceğin yüzyıllarında da
kapının aralığından izliyorum, uyuyorsun
uyurken ne kadar da güzel gülümsüyorsun
şimdi bir kanadını senin, diğerini senin ellerini tutarak benim boyadığım
o kelebeği görüyorsun düşünde, biliyorum
ama ne güzel görüyorsun, anlıyor musun …
Ne kadar ben...ne kadar yürek...ne kadar yaşam dolu şiirlerinz...yüreğinize kaleminize hayran oldum şiir dostu...yaşanmışlığın her köşesinde duygularınız aksın bir ömür...selam ve saygımla
sen çok seviyorum Cevat çeştepe
şirlerinide
özledim seni geleceğim elini öpmeye
iyiki varsın hocam
...sevdiklerimizden ve okuduğumuz kitaplardan değildi uğradığımız ihanetler...duvarlarımızdaki yaralar sevgisi tutsak olanların ve düşüncesi korkakların ihanetlerinin izdüşümüydü...
....yaşam çizgisinin iki ucu arasında bir merdiven çıkar ya da ineriz...doğuma veya ölüme doğru..etrafımıza ördü ...