-sütten kesilmeye çalışılırken ülkemin bereket anaları…,
/ortalık toz duman,
görmüyor musun, kan renginde yağıyor yağmur
ağaçların köküne uğursuzluk düşmüş, kuruyor dallar/
gündoğusu, güneşin rengine inat, nasıl serin eser bu saatlerde
yüreğim eğer saklanmış olmasa, kanatları arasına bir güvercinin
inan kıyamet ertesi gibi üşürdü yüreğim,
öyle çok üşürdü…
....
-(göz: tamam gözüktü, şu an gözleri pencerede)
şimdi git, ama geri geleceksen git…
ve geldiğinde canımın içi, kapalı pencerelerin hepsini aç önce
dağılsın sensizliğin doldurduğu, buram-buram yoksulluk kokusu
ve sonra her gün penceremize konan, o bir çift güvercini besle
/önce ovalarda dolaştılar, dağlara tırmandılar…/
öyle sinsi ve ağır adımlarla geldiler ki, daha sert ölümden bile
ezdiler kır çiçeklerinin renklerini, karanlık öfke ve küfürlerle.
oysa gün, her gün gibi açılmıştı, yeni bir sayfa olup önümüze
hiç aklımıza gelir miydi yırtacakları, peteği dolmamış kovanları
/gerçi siz daha çok küçüksünüz ama
benim adım aşk’ tır diyor gökyüzünde çalan melodi
dinleyin beni, anlamasanız da/
...
“bu mektubun ne bir tarihi olacak sağ üst köşesinde
ne de yazanın kalyona benzer imzası, sol alt köşede
bu mektup belki hiç yazılmamış ama mutlaka okunmuş olacak…”
*
ben;
fırtınanın,
vapur seferlerini aksattığı bir kentin
penceresindeyim.
hani,
beni,
-ben hangi yağmurda ıslandım böyle,
bu şehre aylardır bir damla yağmur düşmedi ki…
ve o gece yarısı bütün şiirlerim tükenmişti
canım öyle çok sıkılıyordu ki, başıboş fişek gibi sokağa fırladım
/bana bir şiir yaz diyorsun, içinde gökkuşağının yedi rengi olsun/
*
sabah mahmurluğumda bazen, güneş ışıklarından çok önce dolar içime
tarifsiz hüzün gibi iç acılarım, gözlerim boşluğumda sensizliğe düşünce
(...katil önce renkleri yırtar, sonra sokakları ve şehirleri)
şimdi ne o renkler vardır ne de o sokak ve şehir...,
ama bildiğim bir sebeptendir,
ben hala aynı yokuşu tırmanıyorum, günümü taşıyarak sonsuzluğa
pusula gündüzde ise kırlardayım daima, geceyse tam zifiri karanlık
Ne kadar ben...ne kadar yürek...ne kadar yaşam dolu şiirlerinz...yüreğinize kaleminize hayran oldum şiir dostu...yaşanmışlığın her köşesinde duygularınız aksın bir ömür...selam ve saygımla
sen çok seviyorum Cevat çeştepe
şirlerinide
özledim seni geleceğim elini öpmeye
iyiki varsın hocam
...sevdiklerimizden ve okuduğumuz kitaplardan değildi uğradığımız ihanetler...duvarlarımızdaki yaralar sevgisi tutsak olanların ve düşüncesi korkakların ihanetlerinin izdüşümüydü...
....yaşam çizgisinin iki ucu arasında bir merdiven çıkar ya da ineriz...doğuma veya ölüme doğru..etrafımıza ördü ...