İnsan bir kere sever.
Kalp sevdiğini bir kere söyler.
Tıpkı yaşamak ya da ölmek gibi.
Tıpkı yanmak ya da sönmek gibi.
Kül olmak ya da savrulmak gibi.
Canın çıktığı bedene dönmediği gibi.
Şimdi bu yaptığın iş miydi senin.
Aynaya bakınca gördüğüne ne diyeceksin.
Ben burada hasretle seni beklerken,
Sen başka bir gönüle nasıl gireceksin.
Tutup onu da mı sevdim diyeceksin,
Onun da mı yüzüne gülecek,
Şiirler geldi kaleme; yazıp yolladım,
Tek biri olsun benden gitmedi.
Sözler geldi dilime; susup sakladım,
Bir tanesi bile aklıma girmedi.
Gördüm ki harcadığım hiç bitmedi,
Sakladığım şeyler ise bana bile yetmedi.
Ey gönlüm;
Hangi söz kurşun olup saplandı yüreğine.
Hangi gece sebep oldu gözlerinin rengine.
Neden bir türlü hayata dönmezsin.
Nasıl olur da bunca renk varken,
Siyahtan başkasını görmezsin.
Eğer hayallerimin değil de,
Hayatımın kadını olsaydın.
Senden asla vazgeçemezdim.
Eğer yalan değil de,
Gerçek olsaydın.
Bir adım ötene gidemezdim.
Bu gece, hüznüm boyumdan büyük,
Sevdam omuzlarımın taşıyamayacağı bir yük,
Bu gece bana sabah olmayacak,
Ama unutma sevgili,
Bir daha senin de yüreğine güneş doğmayacak.
***
Hadi sevdam kalk,
Kaldığın gönül bize dar,
Kıymet bilmez, halden anlamaz bir yârin var.
Sevmek tek başına bu zamanda yetmiyor,
Her ne yapsan da taş kalplere fayda etmiyor...
Ben giderken,
Senden de bir parça kopup gitmiyorsa,
Boş yere âşık oldum demeyeceksin.
Ben gelirken,
Yüreğin bayram yerine dönmüyorsa,
Boş yere kalbime ümit vermeyeceksin…
Öyle bir haldeyim ki,
Ne anlatması mümkün,
Ne dinlemesi.
Ne kalması mümkün,
Ne de gitmesi...
Öyle bir yerdeyim ki;
Bugün de bakmadı yüzüme, nasılsın diye sormadı.
Öylece geçip gitti yanımdan, ya yine beni görmedi,
Ya da bana bakmaya lüzum dahi görmedi...
Gidecek yerim de yok...
Kapısını çalmaya desen, ona hiç cesaretim yok,
Ah ulan akılsız kafam ne vardı biraz alttan alsam,
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim