En çokta neye üzülüyorum biliyor musun?
Eskiden utandığın için kaçırdığın gözlerini,
Şimdi görmemek için kaçırıyorsun.
Gözlerinin kıyısındayım yar.
Yüreğinin kuytusunda,
Kaşlarının arasındayım.
Sanma ki gittim bir yere,
Şah damarında,
Sol yanında,
Ben en çok,
Gün doğarken özlerdim seni,
Sabahın mahmurluğu henüz bitmeden,
Gece gördüğüm rüyanın etkisi geçmeden,
Yatağımdaki boşluğu dahi fark etmeden,
Kalbim kendine gelip, gittiğini hissetmeden...
Ben en çok,
Gün doğarken özlerdim seni,
Sabahın mahmurluğu henüz bitmeden,
Gece gördüğüm rüyanın etkisi geçmeden,
Yatağımdaki boşluğu dahi fark etmeden,
Kalbim kendine gelip,
Dedim ya gözü karam, gönül yaram.
Sensiz aldığım nefes bile haram.
Bakma sen öyle yaşıyor gibi yaptığıma.
Ben bile şaşıyorum ayakta kaldığıma...
Ölmeyince ölmüyor işte insan.
Kader bu ya çekeceğim varmış inan.
Bir zamanlar senden giderken gözüm arkada kalırdı,
Hatırla...
Kapıya kadar gider, sonra geri gelirdim,
Ardından bir daha ve sonra bir kez daha...
Dayanamazdın...
Git artık der beni kendin geçirirdin.
Tir tir titriyor yüreğim.
Belli ki yanıma değil de,
Yine aklıma geleceksin.
İçim acıyor sevgili,
Yoksa bir kez daha mı,
Kötü haber vereceksin.
Gözyaşımla yıkadım seni,
Tenimle kefenledim,
Kimseler bulmasın diye,
Yüreğime defnettim.
Bir mezar taşın bile olmayacak,
Övündüğün güzelliğinden,
Ey sevgili;·
Ben her zaman suçluyum da sen haklı mı?
Benim günahım aşikâr da seninki saklı mı?
Dert bana davetli de sanki sana yasaklı mı?
Söyle sevgili söyle;
Benim gözyaşım tuzlu da, seninki tatlı mı?
Gülmek yakışıyor sana.
Bir kelebek kanat çırpıyor her iki yanağına.
Tam ortada gamzelerin su biriktiriyor,
Bilsen kimler o sudan kana kana içiyor...
Gören bir daha, bir daha istiyor.
Çünkü sen güldükçe cihana çiçekler açıyor,
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim