Sesin mi böylesine güzel,
Yoksa konuştuğun sözün mü?
Ben miyim bu tarif ettiğin,
Yoksa bana bakan gözün mü?
Anlat sevgili;
Ey, bana benden yakın olan sevgili,
Lal olsam,
Duyar mısın sesimin sessizliğini,
Kör olsam,
Aşar mısın gözümün karanlığını,
Zindana koyulsam, dört duvarın arasına atılsam,
Ben ki senin için senden geçmişim.
Bir nefeslik candan geçmem mi sandın.
Sen mutlu ol diye mutsuzluğu seçmişim.
Yürüdüğüm o yoldan dönmem mi sandın.
Ben ki olmadığın yeri zindan saymışım.
Uğruna bu şehirden göçmem mi sandın.
Bazı eşikler vardır,
Geçmeye korkarsın.
Bazı engeller vardır,
Takılıp düşeceğini sanırsın...
O eşiğin ardında,
Ya da o engelin önünde kalırsın.
Geçti sandığım hiçbir şey geçmiyor.
Bitti diye seviniyorum lakin bitmiyor,
Ey sevgili sevda bir kez başa geldi mi,
Yakıp kül etmeden senden gitmiyor.
Cam bir fanusun içinde gibiyim,
Bazen ayrılmak öylesine zor gelir ki,
Her şeyi göze alıp ta kalsam dersin.
Ardından bir güç seni öylesine iter ki,
Bir yaprak gibi savrulup ta gidersin.
Bazen yaşamak öylesine ağır gelir ki,
Geldiğin gibi oldu gidişin de,
Çat kapı, sorgusuz, sualsiz...
Ne yüreğime girerken müsaade istedin,
Ne benden giderken bittiğini söyledin,
Ne sesimi duydun ne kalbimi dinledin,
Geldiğin gibi oldu yani gidişin de,
Geldin ya;
Ne getirdiğin önemli değil.
Şu an en çok istediğim şeydi seni görmek.
En çok istediğim şeydi varlığını bilmek.
Gönülden bir duanı almak,
Avucundan bir damla suyuna kanmak.
Haftalar ayları kovaladı gönlümde, aylar yılları.
Yaprak yaprak döküldü, kurudu ömrümün dalları.
Talan oldu, kalmadı ki gönül sarayımın bağları.
Ben gidiyorum sevgili, senin olsun dünyanın malları.
Bir ömür sürdüm, gelen hep gideni arattı.
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim