Aşk ne garip.
Gidenin neden gittiğini değil de,
Neler çektiğini düşünüyor insan.
Gelene hesap sormayı değil de,
Sımsıkı sarılmayı düşlüyor insan.
Demek ki özlüyor işte insan.
Sahi neydi ölüm...
Toprağın altında yatmak mı,
Yoksa üstünde kalmak mı?
Canı bedende saklamak mı,
Yoksa özgür bırakmak mı?
Ya da yaşamak neydi...
Önce doğup büyüdüğün yer,
Sana yabancılaşacak,
Oturduğun mahalleyi bile tanımayacaksın.
Caddeler, sokaklar,
Kendi evin dahi başkalaşacak,
En iyi bildiğin yollarda bile kaybolacaksın.
Aşkta tıpkı ölüm gibiydi.
Vakti gelip süren bitti mi,
Yaşadığına da pişman oluyorsun,
Yaşamadığına da...
Gün gelip biri sual etti mi,
Yaptığının da hesabını veriyorsun,
Ne kelebeğin kanadında,
Ne çiçeğin özünde…
Ne çölün ortasında,
Ne pınarın gözünde…
Ne şiirlerin dilinde,
Ne dilsizlerin sözünde…
Aşkta terk etmek olmaz.
Ya yüreğin onda kalır,
Yaşayamazsınız.
Ya da o yüreğinde kalır,
Taşıyamazsınız.
Sevda da elbise misali,
Uymazmış her bedene,
Anlamazdım aslında,
Anlam veremezdim ki bunu diyene,
Lakin gördüm ki bazısına geniş,
Bazısına dar gelirmiş,
Ey Gönül ayrılık elinden ne çok ağlarsın,
Kavuşmak için gece gündüz dua edersin.
Her kimi görsen, sürekli sevgiliden bahsedersin.
Aşkın dillere düştü gönlüm, sen hala kendine gelmezsin…
Bırak sevdan dillerde söz olacağına, yüreğinde köz olsun.
Anlarsın ki;
Aslında yoktur farkı kimseden.
İki göz bir yüz,
Bir bakış bir gülüş
Budur hepsi,
Seni ona aşık eden.
Zamanla zamandan soyunup,
Yollara koyuldu ömrüm.
Doğan güneşi görüp,
Batan güneşe aldandı ömrüm.
Gün geldi gerçeği yalan,
Yalanı gerçek sandı ömrüm.




-
Alpay Ekmekci
Tüm Yorumlarduygularımızı tercüme etmişsiniz şairim