Ne diye bu yüreği kanatıyorsun.
Madem ki sarmayacaksın,
Neden hep yaralıyorsun.
Tam unuttum derken hatırlatıyor,
Tam oldu derken,
Tutup bir kenara atıyorsun.
Gözlerin hüzünlü sevgili,
Yoksa tane tane süzülen yaş mıdır?
Siyah bir örtü gizlemiş saçlarını,
Bana bayram olan sana yas mıdır?
Gördüm ya seni son bir defa,
Fark etmez artık,
Zaman geçti...
Her şey için,
Artık çok geçti.
Gayrı ne gel de,
Ne de gel.
Bil ki her şey,
Çok büyük konuştum,
Daha yürümeyi bilmezken tuttum aşka koştum.
Tam yakaladım sanırken,
Baktım ki yalan olmuştum.
Meğer gördüğüm rüya imiş uyanmıştım.
Meğer bir hayal imiş, gerçek sanmıştım.
Kim derdi ki;
Sana yazılan şiirleri,
Başkasından dinleyeceksin.
Her satırını beğenip,
Aşkın ne güzel diyeceksin.
Kim derdi ki;
Vazgeçtim çünkü;
Yüreği koca bir buz dağı gibiydi.
Zirveye çıkmak mümkün değildi.
Aylarca adım atsam,
Yıllarca çalışsam çabalasam,
Buzlara tutunsam,
Gözümdeki yaşı görenler sordular,
Neden bu yaşlara sebep cananla berabersin,
Ben sevdamı sularken, onlar bunu üzüldüğüme yordular,
Oysa aşkım ateştir benim, gözyaşım su,
Yandığımı değil de, söndüğümü görünce korktular.
Bazen;
İhtiyaç duyuyor insan,
Bir sevgili bakışa,
Dil ‘’istemem’’ dese de,
Muhtaçmış aslında şefkatli bir dokunuşa.
Sevmek güzel sözüm yok da,
Ey candaki canan,
Sen beni sakın kırma.
Ben zaten,
Seni kırdığım yerden kırılırım.
Ey sevgili,
Ne olur bana bir daha bağırma.
Deryada su idim kurudum.
Çölde toprak idim savruldum.
Can evim var ya can evim.
İşte tam o yerden vuruldum.
Gayrı beni ne kapında ara,
Ne de yanında.




-
Alpay Ekmekci
Tüm Yorumlarduygularımızı tercüme etmişsiniz şairim