İkimiz de vazgeçtik...
Önce kendimizden,
Sonra sevgimizden...
Aynı anda uzaklaştık...
Önce gözlerimizden,
Sonra gönüllerimizden.
Birazdan düşüp ölecekmiş gibi tutundum sana,
Başkaca nefesim yokmuş gibi soludum seni.
Ama sen, hiç ölmezmişim gibi savurdun beni.
Soluksuz da yaşanırmış gibi, kestin nefesimi...
İkimizde yanıldık sevgili, beden hasretten ölmüyormuş,
Sen ilk değil, tek göz ağrımdın.
Ne zaman görsem, dizlerim titrerdi.
Kalbim yerinden çıkar,
Canım bedenimden giderdi.
Sen aşkın kendisiydin sevgili.
Bu sebepten, ben seni yazardım,
İnan bana bensizken herşeyin olsa,
Benimleyken hiçbir şeyin kadar etmez.
Ve yokluğumda saatler geçmezken,
Varlığımda bir ömür sana yetmez
İnan bana aklında ben varken,
Yanında olanın hükmü geçmez.
Özledim sevgili, inan çok özledim...
Avuç içlerinden öpmeyi, gözümü açınca seni görmeyi,
Dizlerinin dibinde yatmayı, kokunu ciğerlerime katmayı,
Seninle birlikte sabaha gözlerimi açmayı özledim…
Öyle ki; kimseden saklayamayacak kadar,
Eskiden kimi görsem koca adamdı.
Otuz yaşında birini sorsan yaşlıydı.
Herkesler amca, herkesler teyzeydi.
Şimdi kime baksam çocuk, kimi görsem genç…
Acaba benim için mi vakit çok geç.
İnsan bir kere sever.
Kalp sevdiğini bir kere söyler.
Tıpkı yaşamak ya da ölmek gibi.
Tıpkı yanmak ya da sönmek gibi.
Kül olmak ya da savrulmak gibi.
Canın çıktığı bedene dönmediği gibi.
Şimdi bu yaptığın iş miydi senin.
Aynaya bakınca gördüğüne ne diyeceksin.
Ben burada hasretle seni beklerken,
Sen başka bir gönüle nasıl gireceksin.
Tutup onu da mı sevdim diyeceksin,
Onun da mı yüzüne gülecek,
Şiirler geldi kaleme; yazıp yolladım,
Tek biri olsun benden gitmedi.
Sözler geldi dilime; susup sakladım,
Bir tanesi bile aklıma girmedi.
Gördüm ki harcadığım hiç bitmedi,
Sakladığım şeyler ise bana bile yetmedi.
Ey gönlüm;
Hangi söz kurşun olup saplandı yüreğine.
Hangi gece sebep oldu gözlerinin rengine.
Neden bir türlü hayata dönmezsin.
Nasıl olur da bunca renk varken,
Siyahtan başkasını görmezsin.
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim