Öyle bir adım at ki;
Bastığın yerler,
Ayağını kıskansın.
Öyle bir menzile var ki;
Yürüdüğün yollar,
Orayı cennet sansın.
Öyle bir aşka tutulmuş ki yüreğim,
Ne sevebiliyor, ne terk edebiliyorum.
Milyon kere yeminler ediyor,
Milyon kere yeminimden dönüyorum.
Kör kütük bir bağlılık aslında bendeki.
Nefreti ve sevgiyi içinde barındıran,
Öyle bir haldeyim ki,
Ne anlatması mümkün, ne dinlemesi.
Ne kalması mümkün, ne de gitmesi...
Öyle bir yerdeyim ki;
Ne ayrıldığım belli ne döndüğüm,
Ne yaşadığım belli, ne öldüğüm.
Onda gelecek,
Bendeyse gidecek yürek yoktu.
O gelmemden,
Bense gitmesinden korkuyordum.
Öylece kalmamız ondandı...
Öyle bir surette gel ki bana,
Bir an düşünmeden gireyim koluna.
Ve öyle bir anda kıy ki bu cana,
Ardıma bile bakmadan düşeyim yoluna.
Önce aklımı al benden,
Hiç bir şeyi anmayayım.
Ey sevgili,
Bilesin ki sen benim ahımdan,
Bense uğruna yolduğum papatyaların,
Günahından yanacağım.
O gün gelip bana hesap soran her yaprağa,
Benim güllerimi de solduran vardı diye,
Yapmadıklarından duyduğun pişmanlık,
Yaptıklarından duyduğun pişmanlıktan,
Çok daha fazla acıtır.
Çünkü hayat;
Yaptığın yanlışları telafi etmek için,
Sana her gün bir şans verirken,
Yani yalandı diyorsun.
Gözlerin yalandı,
Sözlerin yalandı,
Aşkın yalandı öyle mi?
Yani gönlüm,
Bir yalana mı kandı?
Kapısında sevmesini diledim,
Duam kabul olmadı.
Karşısında aşkını dilendim,
Dönüp yüzüme bakmadı.
Gitti nice dala kondu da,
Gönül bahçeme konmadı.
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim