Güzelliğin gözümü alsa da,
Aklım yaptıklarını almıyor.
Kulaklarım sesini duysa da,
Kalbim sana inanmıyor.
Küçücük kalbine sürgün yemiş kalmışım,
Ayağımda prangalar,
Tek bir adım dahi atamamışım,
Karanlık olsa da dört bir yanım,
Ben orayı cennet saymışım,
Senin kalbin zindan ya sevgili,
Kal deme usta...
Dizde derman yok,
Bende vakit yok,
Zaten geleceğine dair,
En ufak ümit de yok.
Ne olur bu da geçer deme usta...
Biliyor musun?
Okuduğunu bilsem,
Tek kelime yazamazdım.
Elim ayağıma dolanır.
Kalemi bile tutamazdım...
Sen hiç gitmek ile kalmak arasında,
Kararsız kaldın mı?
Ayrılmak zorunda olduğun halde,
Dalına sımsıkı tutundun mu?
Açılmayan kapıları zorladın mı?
Kadere meydan okudun mu?
Issız sokaklardan geçiyorum, adım adım...
Gökyüzü katran karası,
Yüreğim alabildiğine puslu,
Ayaklarım yalpalıyor,
Korkularım attığım her adımda,
Daha bir şiddetle artıyor.
Kavuşmak ne vaktedir yar.
Bak, sabır taşım kırıldı,
Gönlüm dört bir yana dağıldı.
Görürüm her yerde sen varsın,
Lakin nereye gitsem varılmazsın.
Her ne etsem ulaşılmazsın...
Ne yazık sende büyüyeceksin küçüğüm...
Zaman seni de duygularından arındıracak.
Kalbinin sesini her geçen gün susturacak.
Seninde sevmelerin yalan olacak.
Gönlün daldan dala konacak.
Aklın gün gelip kalbini esir alacak.
Kim derdi ki,
Bile isteye senden geçeceğim,
Ayrılık şarabını ellerinden içeceğim.
Kim derdi ki,
Böyle bir aşk gün gelip de bitecek,
Kalbim senden başkasını,
Kimi insan ilgiden hoşlanır.
Kimi ise yaklaştıkça uzaklaşır.
Kimi sevdikçe horlanır.
Kimi ise nefreti sevgi sanır.
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim