Düğün bizim için, toy bizim için,
İnsanda asalet, soy bizim için,
Güneş bizim için, ay bizim için,
Böyle gider bu dünyanın akışı!
Olmadık zamanda olmadık yerde,
İnsan tutuluyor onulmaz derde,
Söz çok ağır gelir Mertoğlu merde,
Dil yarası derin olur kapanmaz.
Kaçamazsın alnındaki yazıdan,
Her sabah yeni gün ardından doğar,
Sanki karanlığı yok eder, boğar,
Bulutlar üstünde, yağmurun yağar,
Derdimi saklayan, sır küpü dağlar.
Kim bilir ardında ne sırlar saklar?
Çağa uymak için bozunca dilin,
Tarihte ne varsa hepsini silin,
Söz dinlemez oldu, ne kız ne gelin,
Bazan böyle kötü gelir değişim.
Sen istemesen de birisi alır,
Kader bizi nerelere götürdü,
Hiç olmaz dediğin bak neler oldu.
Felek bu başına neler getirdi,
Solmaz zannettiğim güllerim soldu.
Dost diye derdini paylaştığın dün,
Atalar ne güzel söylemiş sözü,
Birkaç kelimeyle vermişler özü,
Bekleyi-bekleyi getirdik yazı,
Demişler ki, elden gelen aş olmaz,
Gelse bile o aş vaktinde gelmez.
Her yüze güleni dost sanma sakın,
Bir işin düşsün ki O'nu darda gör!
Elvan elvan dertler edince akın,
Hele adamlığın bir de zorda gör!
Yıllar sonra gelir durur karşına,
En iyi hâkimdir, en iyi ilaç,
Sabreyle olanı bırak zamana,
Bazen vurur yere, bazen başa taç,
Dağın zirvesinde döner dumana!
İyi ve kötüyü tanı, fark eyle,
Hayatın çilesi, üstüne çöktü,
Dik durdu, yılmadan bu yükü çekti,
Gayret etti bunu çözmeye baktı,
Öyle diye hiç kimseden kaçmadı.
Darılmadı, talihine, bahtına,
Baktım sokakta ki insan çok dertli,
Halime şükrettim onu görünce!
Huzurda fark etmez kartsız ve kartlı,
Herkes eşit olur, huzra varınca!
Mümkünse incitme yaratılanı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!