Değince gönlüne feleğin eli,
Tutmadı dizleri, kırıldı beli,
Gözlerinden akan bir hazan seli,
Çilekeş insanın güler mi yüzü?
Yanıldım şaştımda bir su istedim,
Bardağı gösterdi, vermedi tembel.
Elimi uzattım, nasılsın dedim,
Uzattığım eli görmedi tembel.
Ne iş yapıyorsun? Cevapsız kaldı,
İnsan yakınına yanlış yaparsa,
Sana yapmaz diye sakın bekleme!
Bırak onu, ip nerede koparsa,
Uğraşma boş yere ipi ekleme!
Bazı insan boş teneke gibidir,
Bilgisi yok sesi fazla çıkıyor!
Her bilgisi bir sanaka* gibidir,
Ummadığın gönülleri yıkıyor!
Anlatır anlatır aynı terane,
Bırakmamış yemiş her türlü nane,
Bütün olanlara vardır bahane,
Bu insanlar bizden hep uzak dursun!
Utandı kendini çekti geriye,
Kalmadı yürekte yağı eriye,
Feleğin çilesi geçti seriye,
Ömrünce ağladı bir gün gülmedi!
İsmini deyince kızardı yüzü,
İşleri insana iftira atmak,
Mizah yaptık diye çamura yatmak,
Çırpındıkça pislik içine batmak,
Doğudan batıya sıralanmışlar,
İnci gibi dizilmiştir, Toroslar.
Geçit verip bazen aralanmışlar,
Gelin gibi süzülmüştür, Toroslar.
Engini, yükseği, yeşili boldur,
Kendine sunulan bunca ibretten,
Payına düşeni kimse almıyor.
Fayda bekleme hiç sakın namertten,
Gelecekten yana ümit kalmıyor.
Zamanında alır o çay demini,
Öyle bir of çekti, inan derinden,
Oturunca kalkamadı yerinden,
Derdine bir medet umar serinden,
Göğsünü veripte rüzgâra karşı!
Sıkıntılarından gülmüyor yüzü,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!