Dostun arkasından gıybetin etmek,
Ne bana yakışır, ne gerçek dosta.
Yüzüne gülüpte, ardından atmak,
İnsana atılan içi boş posta!
Dost bağına giren, arsız bir bülbül,
Hep umut dağıtır, tatlıdır dili,
Kendini kaptırıp, sakın inanma.
Ömrü hayatında açmaz ki gülü,
Bülbül gibi öten diline kanma.
Bitmez ki hiç vaadi, bitmez ki sözü,
Neyine güvensem bilmem ki senin,
Eninde sonunda yalansın dünya.
Derdime dert kattın, her zaman benim,
Sevdiklerimi hep alansın dünya.
Dost bulurum diye düştüm yollara,
Felek seni tuttumu bir paçadan,
Dönemezsin, hiç sağına-soluna.
Göremezsin, baksan hangi açıdan,
Tüm engeller çıkıverir yoluna.
Çevrendekiler hep aslan kesilir,
Deniz ortasında gerdanlık gibi,
Böyle güzel tablo geçer mi ele?
Öyle berrak suyu, görünür dibi,
Asırlardır ayaktadır bu kale!
Soframın tadı yok, sen yoksun diye,
Bu ev bana zindan, sen yoksun diye.
Günlerin tadı yok, sen yoksun diye,
Güneş yok, ay yok, sen yoksun diye.
Zamansız gül açmaz, tomurcuk vermez,
Dosttan gel olmazsa, hiç kimse varmaz,
İnsan olan hak etmediğin almaz,
Bülbül ötmez, gelmeyince zamanı!
Zamanından önce koparma gülü,
İnsan yaşadıkça neler görüyor,
Oturup kendine şöyle soruyor,
İyilikler, sözler, boşta kalıyor,
Ömrümüz böylece geçip gidiyor.
Kargalar topluma hâkim olunca,
Kafanda bin tane derdin olursa,
Daha çok dert gelip seni bulursa,
Bütün dertler üzerinde kalırsa,
Vücut yorgun, kafa yorgun, göz yorgun!
Söylediğin söz yerine varmazsa,
Bahar gelir, yaylalara göç eder,
Çıkar Toroslara, bizim Yörükler.
Davarını sürer, eşeğin yeder,
Satırlarda size yazım Yörükler.
Koyunu meleşir, kuzu meleşir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!