Küçüğüm…
Sadece şeker isterdin
Mermi yerleşti yüreğine
Sadece sevgiydi derdin
bebeğimi ellerimde tutarken
tutunurken en derinde dipte her sabah
göğsümde dayanmış başı
arafta kalmış
anlamın bakışı gözümdeyken tam
onunla tek beden olduk aynada
Güneş...
Gökyüzünde asılı üzüm tanesi. Bereket, sıcaklık, aydınlık ve parlaklık simgesi. Binlerce yıldır insanlık, onunla oynaşmış. Bulutların arasından gelişini Mısır’da İsis-Osiris törenleriyle kutlamış, Horus’un gözlerini görmüş onun bedeninde. Antik Yunan'da Dianisos demiş baharla birlikte gelişinin adına, Anadolu’da Hıdırellez. Onun sıcak kollarına ihtiyaç duymuş, hep yaşamak için. Ancak çok fazla gönderiverince de ışınlarını dünyaya, yağmur duasına çıkmış. Aydınlık yarınları düşleyince “ Güneşe akın var ”* diye haykırmış. Güneşe yürümüş, “Güneşin sofrasında oturmuş, dostlarıyla”.**
Benim öznelime ise güneş, bilindik bir öykü ile girivermişti ilk kez. Hani, güneş ve rüzgâr hangisinin daha güçlü olduğu konusunda aralarında bahse girerler. Ve oradan geçmekte olan bir adamın paltosunu üzerinden çıkarmak konusunda hünerlerini göstermeye karar verirler. Rüzgâr tüm hızıyla estikçe adam, paltoya daha sıkı sarılır da; güneş çıkıverince ortaya, paltoyu çıkarıverir üstünden. Bu öyküyü kendisine anlattığım bir arkadaşım, “ Buldum! “ diyerek haykırırken Arşimet’inkine benzer bir ifade yerleşmişti yüzüne.
gel poyrazıma
koyaklarımda dinlen
sarayım
sarmalayayım seni
en ayıp şarkıyı söyle kuytularımda
her lerzede az daha
biraz daha alacağım seni
gözünü yakacak tuzum
şahlanacaksın çalkantısında
her yudumda ağacak
şurubundan
Sevgili Aynur,
İki telefon konuşmamız arasından aylar da geçse yalnızca bir virgül duraksatması kadar geliyor bana. İkinci ötüşünün başında, birincisinin sonundaki aynı notayla ötmeye devam eden adını bilmediğim bahar kuşlarını çağrıştırıyor telefon söyleşilerimizin kaldığı yerden sürüp gitmesi. Hiç bir gün geçmemiş duygusuna kapılmamın anlık yaşama sevincimi artırdığını söyleyebilirim.
Hadi sen de sevin, varlığınla başka şehirdeki dostunu nasıl da mutlu ediyorsun. Şu andan itibaren kendine verdiğin değer ibresini yukarı çekebilirsin. İşaret parmağına kondurduğum bu hak, çiçeklerden daha makbul bir minik armağanım olsun sana. Hakkında söyleyeceklerimi kadın dostum oluşunun sansürlemesi ilkellik olur. Bu gerekçeyle şunu da anlatmak istiyorum. (Şimdi bir alt paragrafa geçerken çehrene düşen gülümsemeyi görüyor gibiyim.)
sesimde ormanı süzen denizin
sesimde cennetin yar kapıları
kuzunun nefesi, yılanın tısı
bin bohçaya ayarlı işâri gazel
yılların tozunda kurtlanmış nota
elli ayaklı bir adam gördüm
geliyordu yokuş aşağı, etekleri çan, gözleri deli adam
yamacıdır dediler, dikkatle baktım
ölecek olanlardan mı; bir fırında görmüştüm tonlarca adam
öldürdükçe öldürülmüş yenilerince
kapak zor kapanmıştı, içerde yer yok
Sarp yanından yürü yokuşun
Dumandan korkarak
Arzuları kırparak-kafiye olmsın--
Arındığım yollardan- gelemk olmaz--
gülümserken saçlarım
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?