içimdeki su itti elimi ellerine
baktım
beyazdı parmaklarımdan geçen
parmaklarından cemreyle göçen
ayazdı en çok
kalbim...
ah benim emniyetli kafesim...
sıkıştıkça sıkışıyor tetikte
gece kuşları tabirleri soruyor
oysa cevaplarım çimdik içinde
taşıyor kalbim
Gözlerim kapalı. Kendimi neredeyse boyumu geçen çimenlerin arasında düşünüyorum. Öyle ki; onların arasında yatmışım ve her yerimi kaplıyorlar. Dokunuyorlar vücuduma. Hissediyorum. Ağaçlar var… Ve yerlere dek uzanmış dalları. Kopkoyu yeşiller. Ve açık, daha da açıkları. Birbirine kenetlenmiş tonları yeşilin. Palmiye gibi iri yapraklıları var. Devasa duranları ise ürkütmüyor insanı. Sıcacık.
Sağ tarafımdan güneşin geldiğini fark ettiğimde gözlerimi kısıp doğruluyorum. Güneşe direk olarak bakmamışım hiç. Sanki ışınları, çizgi çizgi havada. Ayaktayım ve çizgilerin arasında dolaşıyorum. Her rengi barındıran kır çiçekleri var yerlerde. Tanımadığım vahşi ve ılıman bitkiler. Toprak bazen aşağı, bazen yukarı çimenlerin altında. Yanık tenime bakıyorum. Çıplak omuzlarımdan aşağı dökülen salkım salkım gümüş küpelerin serin dokunuşu, tenimde. Derken güneş ışıklarının içinde süzülerek, bir arı geçiyor sol yanımdan. Sesini duyuyor, gülümsüyorum.
O anda tam avucumun içinde hissettiğim bir tohum, beliriyor. Nereden biliyorsam biliyorum, ben ne istersem o olacak bir tohum bu. Bense onun ne olduğundan eminim. Caddelerin ortasında pırnakıl açmış, hayranlıkla seyrettiğim zakkum ağaçları canlanıyor gözümde.
Anneme yalan söylemeseydim
Yaramazlık da yapmasaydım keşke
Ya gizlediğim şeyler...
Allah ceza veriyor işte
Tepemizde ne işi var yoksa
bu uçakların
Ceviz sandıkta bir kuş çeperden çepere kanatlarını gerdi, dantellerinden silkti tozlarını. Sızgın ışıkla buluşmadan ne çok beklemişti ayıp düşlerde, kaç yıldır ezilmişti şu kitabın altında ıssız nefesi. Kırmızı kırmızı gerinecekti ki, bir fiyonk oturdu boğazına... Tüyleri ürperdi.
Nasıl da süslüydü, buraya konduğunda. Geçmişsiz ve geleceksizdi. Vitrinden koparılmış toy bir salkım gibiydi bedeni. Rengini, sevdiğinin elinden içerken köpürecekti. Düş sulara gebe teni donacak, donanacaktı azgın sularda. Oysa tan arası sandığında sinmiş, gencecik bir filizin büyümesini ve gelip kendisini bulmasını bekliyordu yıllardır. Zincirini kırmak için biliyordu tırnaklarını.
Olsun… Gülümsedi. Yastığını yokladı. Evet, biraz kaymıştı son depremde, ama halâ oradaydı. Anılarını giyinmiş siyah beyaz vesikalıklar, altında şöyle bir kımıldadı.
bir tını bekliyorum sessiz gövdenden
bir sembol, bir işaret
sıcak dokunuşuna el
bulutlara set ılık bir doku
nefesini bekliyorum günlerdir
ellerim uzanıyor
ellerin lif lif
her bir perdesinde eriyor yüzün
sözcükler kaplumbağa sırtında
"merhaba" suskun
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?