Renkler taşlaşır ölümde
Şiir buza keser
Oysa hayattır
Çiçeğin açması kadar
Yaprak dökmesi de
Yırtın göz bebeklerini
Dilleri koparın şeffaf olacaksa
Öldürün...
Acımayın
Kanırtın seslerdeki çiçeği
bereket yağmurları yağıyor
yılların birikimini saklayan sular
yağmur kılığında akıyorlar dünyaya
gözlerimi kısıp güneşe bakıyorum bulutlar ötesinden
doğanın canlanışını tanıyorum usulca
Anlatıcı:
Her başlayan şey biterdi
başladığı sanılan yerde başlasaydı
Her biten şey yeniden başlardı
yabancılık oyunu
Başımı otobüsün camına dayamış akan görüntüleri seyrederken, dışarıda birbiri peşi sıra değişen renklerin sarhoşluğuna pirinç tarlaları içinde kıvrımlanan Kızılırmak görüntüleri ekleniyordu. Gideceğim yere dair düşünceler şekillenmeye başladı zihnimde. O şekillerden el alarak belki de, kendi kendime bir oyun oynamaya karar verdim bu kez. Daha önce gitmiş olduğum bir yer hakkında önyargısız olarak bakalım neler düşünecek ve nasıl yaşayacaktım. Ve asıl aklıma takılan soru; nasıl yazacaktım bu kez farklı dalgalanmalarda düşünürken. O halde ilk cümlem, teknik bir başlangıç olmalı. Yabancılık duygusunu verecek kadar soğuk bir yerden kurmalıyım ilk cümleyi.
Gümüşhacıköy, şehzadeler şehri olarak tanınan Amasya’nın bir kasabası, desem; yeterince mesafeli bir anlatım elde etmiş olurum galiba. Eğer düşündüklerim doğruysa yazı, beni insan sıcaklığına kendi süreci içine usulca taşıyacak demektir. Oradan devam ediyorum o halde anlatmaya. 1930’larda yirmi beş bine yakın nüfusu, evlerinde çarsaf dokuma tezgâhları olan bir yermiş Gümüşhacıköy. Oysa şimdilerdeki nüfusunun sekiz binlerde olduğunu öğreniyorum. Önceleri asıl yerleşim yeri Gümüş iken daha sonra Hacıköy’e kaymış. Çok uzun süredir ismi birleşik olarak kullanılıyor, kendi içinde bölümlense de. Bir zamanlar otuz beş, kırk leblebici varmış Hacıköy’de. Ama artık nohut üretilmiyor ve leblebicilik zanaatı da kalmamış doğal olarak. Gümüş’ün üst bölümlerinde yer alan Maden Köyü ise mübadelelerde Yunanistan’dan ve Yugoslavya’dan göçmenlerin geldiği eski bir Rum köyü.Türklerin yerleşimiyle köydeki kilise, camiye uyarlanmış. Geçtiğimiz yıl restore edilmekte olan köy camisinin tavanındaki boya kazındığında ortaya o dönemlerden kalma resimler çıkmış. Uzun bir süre bu resimlerin cami gibi bir ibadet yerinde ne şekilde kendisine yer bulacağı tartışıldıktan sonra açılıp kapanabilir paravanlar yardımıyla bu sorun çift taraflı çözülmüş görünüyor.
koşulsuzkabul hâli...
Tatil için gidilen yerlere ne çok anlam yükleriz. Bir yıl boyunca durmaması gereken bir pil gibi sürekli doldurduğumuz bedenimiz ve beynimizin tamamen boşalacağını umduğumuz yerlerdir ne de olsa tatil mekânları. Bedenimizin dinginleşip, zihnimizin berraklaşacağı yerler. Ve bu nedenle herhangi bir yere değil, özenle seçilmiş bir yere gitme ihtiyacı duyarız. Hepimizin bu seçim için hazırladığı beklenti listesi farklıdır. Sakin bir yerle bütünleşmenin tadına varmayı listesinin ilk maddesi olarak yazanlar için, mükemmel bir seçim olacak, şimdi sözünü edeceğim yer. Akdeniz’in ışıltılı sularını doyasıya seyredebileceğiniz, sakinliğinin içinde kendinizi salacağınız; Datça, Palamutbükü.
Peşin peşin söyleyeyim ki; İstanbul’dan yola çıkanlar için on altı saati aşan bir karayolunu göze almak gerek. Ancak Marmaris’e vardıktan sonra kıvrılarak gidilen yolda iki tarafta da yer yer kaybolup ortaya çıkan mavilik, yeşillerin içinden göz kırpıyor size. Bir yarımadada yol alıyor olmanın farkı bu. Derken, Datça’ya varıyorsunuz ancak yol bitmiyor. Datça’da bir başka araca geçip ondan sonra da epeyce bir yol gidiliyor Palamutbükü’ne varmak için. Bir başka seçenekse uçakla Bodrum’a, oradan feribotla Datça’ya ve yine aynı şekilde karayoluyla Palamutbükü’ne varmak. Hele bir de oralarda “gelin havası” diye tabir edilen bol çalkantılı havaya rast gelmişseniz deniz yolculuğu da hayatınızın macera hanesine yazılabilecek epey anı ile katkısını sunacak demektir size. Okumak bile uzun geldi değil mi yol serüvenini? Bu kadar aktarma ile gelinebilen bu yerin belki güzellik sırrı da uzak oluşundadır, kim bilir. Sır, insanların rahatça ulaşıp, kaçınılmaz olarak oraya kendilerine dair izlerini bırakamamalarındadır, diye düşünüyorsunuz. Ancak içinde biraz kalınca anlıyorsunuz sırrın bu koşulu da içerecek şekilde perde arkasında kalan yanını. Palamutbükü hele de yolların bu kadar geniş ve olanaklı olmadığı dönemlerde Marmaris’e bile bir haftada ulaşılan uç bir köşede kalmış. Ama Yunan adalarına teknelerle her gün gidip gelebilme ve onlarla sürekli bir şekilde sıkı alışveriş içinde olma olanağı ile gelişmiş, yapısı. Böyle olunca o kültürü de oldukça benimsemiş kendini oluştururken. Anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi halen de pek o kadar kolay gidilip gelinebilen bir yer değil. Yol cidden çok yorucu, ancak oraya vardığınızda yolda nasıl gelmiş olduğunuzu unutuyorsunuz bile. Muhteşem bir deniz ve içinde yüzmekte olan sadece birkaç kişi. Neresinde olursanız olun, sanki bir evin içinde geziyormuşsunuz gibi bir tanıdıklık hissi. Hatta herhangi bir evde değil, bizzat kendi evinizde geziyormuşsunuz hissini veren bu “kabul hâli ”, hemen sarıyor insanı.
elinden şiir, şiirden aşk akıtan bir ressam olsaydım
ah olsaydım sonsuz burgusuz
yüzüne çizmek isterdim kalp atışımı
parmaklarımı omuzlarına
yanağında kara kalem çalışıp
barbarlık tanığı tanrıça güneş
çapraz allığı göğsümde toprak
sperm ışınlar inlerime akarken
kâbusumda bereketin ecesi
yapılar önemlidir
yönsüz saatlerde şimâl kaçığı
çöl nefesiydin
tüller içinde esrik, dolaysız yelken
önü açık ölümdün
öpüşüyle sağaltan dirimli rüzgâr
harf bitiminde
İlaç, az ötesindeymiş meğer
Kaldırsa gözlerini
Tutacak uçlarından
Konuşmadan
Anlayacakmış her şeyi
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?