ne çok ' şiirden çocuklar' yaptık birlikte
piç çocuklar
asla sahibinin sahiplenmediği
kaşını senden aldı, gözünü benden
edebiyat içinde yalnız bir makam
“şiir sergisi olsa bir gün / dizeler uçuşsa birbiri üstünden / kana karışsa harflerin zehri / okuyan, tutulsa sevdasına şairin” demiştim, olabilecek düşsel bir şiir sergisine duyduğum özlemi dillendirirken.. Belki de bu yüzden, “Şiir Festivali” sözü bile, beni bu kadar heyecanlandırmıştı. Şiirlerin festivalinin açılışı, kim bilir ne şiirsel olurdu; kim bilir ne senfonik.
Açılışa gitmek, uçarak yapılan bir eylem bu noktada. Ancak ortamda gümbür gümbür şiir olmayınca; konuşmak kalıyor geriye mini yerleşim alanlarında. Şiirlerin gölgede kalıp şiir yazanların boy gösterdiği açılışta “şiir”den başka diyaloglar da geçebiliyor mesafeli ağızlardan. Her meyve tabağı, kuruyemiş süslü masa başında başka başka muhabbet dönmekte mutlaka. Ancak ben, tanık olduğum bir tanesine tutayım kamerayı:
-Siz de şair misiniz?
-Bu, ne iddialı bir soru…
Ocak ayı Cemal Süreya anma törenleri bakımından zengindi. Ben de evimde bir anma töreni organize etmeyi düşündüm. Bir Cemal Süreya seveni daha oluşturmak için elimde kitapla yanına gidip, şiirden pek de hoşlanmayan oğluma dedim ki; “Sana şiir okuyacağım.”
'Öfff anne' diyerek girdi söze. 'Ama' dedim ' Ben sana gerçekten “şiir” okuyacağım Okuduğumda değil öflemek, yalvaracaksın bir tane daha oku' diye. 'İşte sana öyle şiirler okuyacağım.'
Başladım 'Üçgenler”den,
Güzel kokulu bir gülü koklamak. Hanımeli sofrasında kendinden geçmek. Masum bir bebeği almak kollarına. Sevmek güneşi. Ufka dalmak, en güzel ışıklarıyla güne sırtını dönerken o. Denizi seyretmek, doyasıya usul usul kıpırdarken nahif yatağında. Ya renklerin harmonisinde sarhoş olmak. Sevdiğini sarmak sana gülümserken. Okşayan elini öpmek. Seni kucaklayan şefkate kabarması yüreğinin.
Sevmek, bu mu gerçekten? Yoksa bu, kolay olan mı?
O denizi, hiddetini sana köpürtürken sevmek peki nasıl olurdu? Boğulurken dalgalarında, açmak bağrını. Bereketiyle taçlandırırken değil ovalarını, başaklarıyla sarmalarken değil öğünlerini, çiçeklerini fışkırtırken değil otağına, öfkesine maruzken sevmek toprağı…Çatlakken okşamak yarıklarını. Kokmazken, yağmura hasret kavururken o, çıplak tenini.
Belediye otobüsüne bindiğimde beklemediğim bir şey oldu. “Buyrun yavrum, hoş geldiniz “ dedi, şoför. Gülümsedim sadece. Ne söylemem gerektiğini bilemedim. Ufak tefek görünüp görünmediğimden, ne kadar “yavru” olduğuma kadar uzanan geniş bir yelpazede salınan düşüncelere daldım bile diyebilirim.
Bir sonraki durakta bir bey otobüse bindi ve şöföre bileti ya da akbili olmadığını söyledi. Alışkın olduğumuz öfleyen şoför tavrı yerine bu kez, “ Tamam, sorununu hallederiz” şeklinde bir yanıt geldi. Yolculara soruldu. Ancak hiç kimsede fazla bilet yoktu. Otobüs durağa gelince şoför, “Hadi” dedi.” “Şu markette var. Bi koşu alıp geliver.” Bu tür şeylerin başka otobüslerde yaşandığına tanık olmuşluğumuz yoktu demek diğer şoförlere haksızlık olur aslında ama her gelene “hoş geldin” diyerek gülümseyen bu adam, pek de alışkın olduğumuz tarzda davranmıyordu açıkçası.
Otobüs Erenköy’e yaklaştığında mikrofonik bir anonsa öykünen bir ses duyuldu:
Bu yazıda sözünü edeceğim film hayli zaman önce çekilmişti ancak benim izleme fırsatım yeni oldu. Sinemalarda oynadığı tarihlerde ilgimi çekmemişti. Sinsi bir şekilde büyümekte olan bir tehlikenin işaretçisi gibi algılamasaydım filmi “hiç seyretmeseymişim” deyip geçebilirdim de. Hangi filmden mi söz ediyorum? Leonardo di Caprionun başrolünde oynadığı Kumsal’dan. İzlememi bir arkadaşım önerdiği için özellikle aklımda tutuyordum ismini. O zamanlar izle diye sıkı sıkı tembihlemişti; Bir görsen güzel manzaralarla da destekli ki; rahatça izleniyor diye ekleyerek üstelik. Aklımda tuttuğum bu öneriye ilaveten filmi satın aldığım dükkândaki satıcı genç de filmi uzatırken üstüne üstlük, şöyle demez mi:
-Çok iyi bir seçim yapmışsınız. Ben de izledim. Öyle güzel çekimler var ki. İnsana iyi geliyor bu film.
Bu övgülü sözler üzerine doğal olarak daha da heveslendim. Öyle ki; günlük koşuşturmalarımdan fırsat bulup da bir türlü izleyemedikçe iştahım kabardı. Aklım filmde kaldı. Öneri cümlelerinin de etkisiyle moralimin kötü olduğu bir zamana denk getirsem de, içim açılsa şeklinde anlamlar bile yükledim filme kendimce. Ben böyle heveslendim ama bir fırsat bulup da izleyemeden aradan yıllar geçti. Geçen gün odamdaki filmleri düzenlerken elime geçti yeniden. Bunu güzel bir sürpriz olarak algılayıp bu kez oyalanmadan kuruldum ekranın karşısına.
mezarımdan
salyangoz kabuklarını topla
uyuşmak istiyorum
sedeflenen toprakta
uzanmak
ışıltılı sonsuza
O’nu dörtyol kavşakta tanıdım yıllar önce
Her bir yola ayrı giderken
içi pırpır ederken tanıdım
uyağı benlerinde, tınısı ellerinde erir giderken
Çatılmış denkler dolusu aşkına rağmen
Şiiristanbul Festivâli bu yıl da geldi geçti. Sultanahmet Aya İrini Kilisesi’nde 20 Nisan 2010’ da açılış töreni vardı. İş yerinde çok yoğun çalıştığım bir güne denk geldiği için o akşam nasıl da yorgunum, ama dedim niyetleneyim. Kiliseye gitmeden önce Sultanahmet’te havuzun kenarında biraz otursam yeter. Düşündüğüm gibi de yaptım. Yüzüme fıskiyenin sularını çarptıra çarptıra oturdum bir müddet. Kendimi toparlayınca bir ziyaretçi edasında etrafı inceleme şansı bulmak için yolu uzatarak vardım kiliseye.
Aya İrini’yi hiç görmemiş olmam ne büyük kayıpmış. Sırf mekânı görmek için bile olsa değermiş oraya gitmek. Etkinlikte özel bir yan yoktu. Başlangıçta merasim soğukluğunda teşekkür faslı. Konuşulan cümleler Türkçesinin hemen peşinden İngilizce versiyonu ile de sunulunca festivâlin uluslararası olmaya yettiğini sanma yanılgısı. Havayı saran kül bulutları ile iptâl edilen uçak seferleri yüzünden çoğu şair gelememişti. Ancak o derin akustikte programın bir parçası olarak yer alan kemanların, kontrbasın rehberliğiyle müzikte iz sürmenin güzel olduğunu söylemeliyim.
Şiir?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?