İstanbul silüetinde vapurlar...Deniz üzerinde süzülerek nazlı nazlı yüzen vapurlar... Bu şehrin tablosunun öylesine önemli bir parçasıdırlar ki. Yıllardır her gördüğüm yerde zamanı bir saniyeliğine dondurur gibi onları seyrederim. O yüzden belleğimde şöyle minik bir tur yapsam, aklıma bin bir profilden vapur görüntüleri gelir hep.
İstanbul`da bir yere giderken hızlı gitmek önemli elbette.Ancak yolun da hayatın tadı olduğu zamanlar vardır ya. İşte vapurlar, böyle bir noktadadır bu şehirde. Ayrıca köpüren dalgalara bakarak içinizin o maviliğe akıp gitmesi ile sınırlı değil, yaşattığı şey size. Kadıköy`de koşuşturup dururken bir an kafanızı kaldırıp denize baktığınızda, gülümseyen eski bir dost gibidir onun varlığı. Kendisini görmeseniz bile duyduğunuz düdüğü, bir akışın müjdecisi gibi hayatın devamında.Uzak şehirlere gidip İstanbul`a geri döndüğünüzde, ilk fırsatta atlarsınız bir vapura. Ve ancak onun içinde süzülüp giderken 'Sevmekten seni gurur duyarım' diyerek, eski bir şarkıyı yeniden yakarsınız İstanbul`a. Yüreğiniz kabarır.
Henüz vapurlar salınıyor denizde. Ancak, nostaljik bir figürü seyreder gibi bakmaya başladık bile onlara. Çok değil birkaç ay önce, Galata köprüsünden bu büyülü şehri seyrederken kalemi fırça tutar gibi kavrayıp; resmini yapıvermiştim kağıda İstanbul`un. Şimdi göz ucumdan değil, yüreğimden geçiyor tekrar dizelerim. İçimde bambaşka yitik duygular eşliğinde...
bir kadın boşluğa şarkı çiziyor
bir kadın bulutta nağme
şarkısını süzüyor kulaklarımdan
zamanı sündürerek
kekreterek heceyi
İhanet...
Üzerinde düşünmeye korktuğumuz kelime. Bir o kadar da hamurumuzda olan aslında. Daha da ötesi; yaşamın varlığında olduğunu inkâr ederek anlamını ortaya koyarken bile ihanet ettiğimiz kelime...
İçine doğru yerden dalmayı başarırsak, kendimizle yüzleşeceğimizden korktuğumuz kelime aslında. Hele de ortaya çıkan yüzdeki içeriği açık açık taşıyamazsak, 'bilmenin ezikliğinde kendimize ve yakınlarımıza daha da büyük ihanet etmiş olmaz mıyız? ' dedirten kelime.
işte serkeşin geldi
en beter kirin, kapına aç dedi
tek tek al bitlerimi kirpiklerimden
öp çapaklarımı gözlerimden ayıkla
doldur boşalt ne varsa çöreklenmişi
havalandır yerleştir geçmişime kat dedi
böylesi büyük müymüş göğüs kafesi
böyle mi sevilirmiş sevince
koptuğunda bağından ölümüne uçmaya
yunus sesine tutunup
bin tas su yuğduğunda
Bir anı sigara
Bir anı çakmak
Birbirine değince resim karesinde
Kaç hayat dokundu birbirine
Yirmi yıl bekleyen cümleler
Bugünü karşıladı
Düşledim düşlemeyi
Özledim özlemeyi gizleyip
Bin bir bohçaya sardım
Esrarında yıkandım
Dirimleşince buğu
aheste şarkılardı o yılların özeti
içine çekilmiş ağıttı kapıların dilinde
ayran köpüğünde donakalmış bakışlar
henüz can vermemiş tütün damarı
toprak görgüsünce hoşbuldun
hecenin yolculuğunda herkes her şeyi söyleyebilir
dipsiz ışıltılarında gümüşi akar deniz
çocuklar beş taş oynar
düş, bembeyaz köpükler içindedir
heceler arasında gider gelir ebruli sesler
vakti gelmiştir artık
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?
sayin antoloji yetkilileri
Yildizlar kusandik nikli arkadasimizin pasiflendigini dusunuyorum. herhangi bir yanlis davranista bulundugunu dusunmuyorum. bir sebebi varsa aciklama alabilir miyim?