Karanlığın olmadığı zamanlarda
umudun yıldızları yanacak
gözlerimize inen mehtabın aydınlığı
körlemesine yürünen yolları aydınlatacak
masumiyetin oyulan gözlerinde
pürüzsüz yıldızlar parlayacak
Dokunmak ne kutsal duyguymuş
gözucuyla birbirimize
kin saçan yüreklerin gözleri
hâlâ bakmıyor insansız mesafelerin boşluğuna
kirli maskelerinin ardından
gülleri koklayışını kıskanacağız bülbüllerin
İstanbulun kanatlarındayım
Beyaz gemiler geçiyor gözlerimden
Kuşlar iki özgürlük arasında
Bir mevsim ölüyor gözlerimde
Dünyanın bakır tasından
Altın saçların okşuyor beni
İstanbul'un elleri;
Hissiz bir yabancıdır parmakları
Bir yakadan öbür yakaya uzansa da
Çoğaldıkça yalnızlaşır sokakları.
Seni sevmedi bu şehir,ellerini tutmadı
Umutların inkitasıdır çaresizlik
Susmuş bir şehirsin sen
Körfezinde duygularımın,
Yağmuru boşalmış bulutlarının
Çekilişini seyrediyor nemli gözlerim.
Ne kadar hoyratça harcandı bu aşk
Ne kadar yapayalnız bırakıldı ortada
İlk kez özgürdü kuşlar
çiçekler koparılmadı ilk kez
güller yolunmadı
ilk kez özgürdü ağaçlar
bir balta vurulmadı
köpekler havlamadı ilk kez
Bir yanın karanlık,bir yanın aydınlık
Gecelere batmış yıldız gibisin
Sen ki; yüreğimde venüs aydınlığı
Bir de sana dair şiirlerim
Kaç yıldız söndürdü sen parlayana kadar
Gökyüzü nehirlerim
Yeni bir sınıf doğacak işlevsiz,gereksiz
Tanığı olmadığı tarihin.
21.yüzyılın moğolları istilaya hazır
Sürecekler dışına yaşamın
Acımasız algoritmalar...
Tarım,sanayi,hizmet işgali bekliyor
Bir otobüs durağı sıcaklığındaydı
Gülüşün,beklerken beni,
Son otobüste yakaladım ellerini
Soğuktu,
Gözlerinde ki hüzün inmişti sanki;
Buz kesen ellerine...
İşte ben,işte kara,işte deniz
Ayaklarımın ucunda sereserpe
Uzanan Karadeniz.
Sezai Karakoç Laleli'den gidiyor
Dünyaya tramvayla,
Bense Karadeniz'den uçuyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!